İSTANBUL - Ev işçisi kadınlar fiziki ve sözlü şiddetin yanı sıra cinsel suçlara karşı mücadele veriyor. İmece Ev İşçileri Sendikası’ndan Tülay Korkutan, işçi kadınların seslerinin duyulmasını istedi.
Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 100’üncüsünün düzenlendiği 16 Haziran 2011 tarihinde, “Ev İşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi’nin (ILO C189)” kabul edilmesiyle ev işçilerinin asgari hakları tanındı. Konferansta 16 Haziran tüm dünyada Ev İşçileri Günü ilan edildi. Bu karar sonrasında Uluslararası Ev İşçileri Ağı, tüm hükümetleri ILO C189’u imzalamaya davet etti. İlk imzalayan ülkeler Uruguay ve Filipinler oldu. İki hükümetin imzalamasıyla “Ev İşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi” yürürlüğe girdi. Buna bağlı olarak 16 Haziran “Dünya Ev İşçileri Günü” olarak bir farkındalık yaratma günü olarak kayıtlara geçse de, Türkiye henüz sözleşmeyi imzalamadığı için yasal düzenlemeleri de yapmadı.
Türkiye’de iki milyondan fazla ev işçisi kadın var ve bu kadınlar “en güvencesiz çalışan gruplar” arasında yer alıyor. Kayıt dışı ve statüsüz olarak ev temizliği, yaşlı ve çocuk bakımı gibi alanlarda çalışan kadınların geçirdikleri iş kazaları ise kayıtlara dahi geçmiyor.
İmece Ev İşçileri Sendikası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Tülay Korkutan, ev işçisi kadınların yaşadıkları sorunlara dikkat çekti.
YÜZDE 90’I GÜVENCESİZ ÇALIŞIYOR
Meslek odaları ve sendikaların yapmış olduğu araştırmalara göre Türkiye'de 2 milyondan fazla ev işçisi kadın olduğunun altını çizen Korkutan, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ise 1 milyon ev işçisi kadın olduğunu belirtti. İki milyon işçiden yüzde 90’ının kayıtsız çalışan kadınlardan oluştuğunu aktaran Korkutan, “Türkiye'de ev işçileri yasa kapsamına alınmadığı için ağır koşullarda çalışıyorlar” dedi.
PSİKOLOJİK, FİZİKSEL VE CİNSEL ŞİDDET
Kadınların, ev işçiliğinin işçi statüsüne alınmasını, emeklilik hakkı ve sosyal güvence istediklerinin altını çizen Korkutan, “Türkiye’de ev işçisi kadınlar uzun çalışma saatleri, işin düzensizliğinin getirdiği gelir süreksizliği, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddet, iş cinayetleri, kayıt dışı istihdam, sosyal güvenceden mahrum olmanın yanı sıra, bel fıtığı, cilt-deri gibi meslek hastalıkları gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. 189 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO ) Sözleşmesi ve 201 sayılı ILO ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ tavsiye kararı ile ILO’nun 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi’ni imzalamayan Türkiye, ev işçisi kadınları ‘işçi’ kapsamında değerlendirmediği için kadınlar, kendilerine İş Kanunu’nda yer bulamıyor” sözleriyle sorunlara dikkat çekti.
SENDİKAYA ÜYE OLAMIYORLAR
İmece Ev İşçileri Sendikası’nın 20 yıldır ev işinin “iş” olduğu, ev işçisinin de “işçi” olduğu yönünde mücadele verdiğini belirten Korkutan sözlerine şöyle devam etti: “Eş işçisi kadınların örgütleme konusunda önlerinde ciddi engeller var. Sendikalara üye olamıyorlar çünkü sendika kanuna göre; bir yere üye olman için sigorta sicil numaranın olması gerekiyor. Sigortaları olmadığı için doğalında sendikaya da üye olamıyorlar. Örneğin sendikalar, fabrikalarda örgütlenme yapar, bunun sonucunda toplantılar düzenlenip toplu sözleşmeler yapılır, fakat ev işçisi kadınlar ayrı, ayrı çalışıyorlar, ayrı ayrı evlere gidiyorlar, bu yüzden bizim de onlara ulaşmamız çok zor. Örgütlenmelerin önünde çeşitli handikaplarımız var. Çünkü kadınların gittikleri yerler ev, yani özel alan. Bu nedenle bir sorun olduğu zaman bunun denetimini yapamıyoruz. Bu nedenle biran önce ev işçilerinin mücadelesi görülmeli, sesleri duyulmalı, başta emeklilik hakkı olmak üzere, sigortaları yapılmalıdır.” Korkutan, 16 Haziran’da Uluslararası Ev İşçileri Günü’nde İstanbul Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde 18.30’da yapacakları basın açıklamasına katılım çağrısında bulundu.
‘4 YIL SONRA SİGORTAMIN YATIRILMADIĞINI ÖĞRENDİM’
Yaklaşık 20 yıldır ev işçisi olarak çalışan Zeynep Ayvalıtaş (50), sigortalı olarak başladığı işte 4 yıl sonra sigortasının yatırılmadığını öğrendi. Evin geçimini tek başına üstlenen Ayvalıtaş, Ümraniye’de bir sitede önce kapıcılık yaptığını daha sonra ev işlerinde çalıştığını söyledi. Bir ailenin düzenli ev işlerini sigorta ve maaş karşılığında yaptığını belirten Ayvalıtaş, 4 yıl sonra yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle gittiği hastanede sigortasının olmadığını öğrendi. Ayvalıtaş, “Dört senin sonunda maaşıma zam istedim, maaşıma zam yapmadıkları gibi birde, ‘50 TL paramı aldın’ diye hırsızlıkla suçlandım. Bende işi bırakıp, çıktım” diye belirtti.
‘İŞÇİ OLARAK SAYILMIYORUZ’
Devlet tarafından resmi bir statüleri olmadığı için hiçbir şekilde haklarını arayamadıklarını dile getiren Ayvalıtaş, “Hiçbir iş güvencemiz yok. İşsizlik maaşı alma şansımız yok. Çoğumuz sigortasız çalışıyoruz, sigortası olanların da yarım gün yatıyor, tam gün yatmıyor. Çünkü devlet bizi işçi olarak görmüyor. Oysa biz ev temizliyor, yemek yapıyor, yerleri siliyor, ütü yapıyoruz. Akşam eve gelince yorgun oluyoruz. Bir de kendi evimizin işini yapıyoruz. Yaptığımız bunca işe karşı ayda 3 bin ile 5 bin arasında değişen ücret alıyoruz. Yol ücreti, yemek parası her şey bize ait ama aldığımız ücret hiçbir şekilde emeğimizi karşılamıyor” şeklinde konuştu.
Ev emekçileri gittikleri evlerde yaşadıkları herhangi bir sorun karşısında haklarını arayamadıklarını aktaran Ayvalıtaş, “Bazen ev sahibinden kaynaklansa dahi bizi sorumlu tutuyorlar. Bazen temizlediğimiz evleri iki defa temizlemek zorunda kalıyoruz. Bazen hakarete, sözlü tacize uğruyoruz. Hırsızlıkla itham edilsek şikayetçi olamıyoruz. Çünkü biz resmi olarak işçi sayılmıyoruz” ifadelerinde bulundu.
İmece Sendikası’ndan sonra ev işçisi kadınların bir adının olduğunu söyleyen Ayvalıtaş, “2010'da İmece ile tanıştım. Eskiden ev işine gittiğimiz zaman, ‘kadınım’ ya da ‘yardımcım geldi’ diyorlardı. Başka birine tavsiye ederken, ‘Benim kadını sana göndereyim’ derlerdi, bir ismimiz yoktu. Şimdi ev işçisi tanımı kullanılıyor. Bir sendikamız var” dedi.
MA / Esra Solin Dal