ADANA - Kendini korumak isterken öldürmek zorunda kalan kadınlara karşı yargının tutumunu eleştirten avukat Mehtap Sert, "Özsavunma, sistematik şiddet döngüsünden bağımsız ele alındığı için, kadınlar meşru müdafaadan yararlanamıyor” dedi.
Türkiye'de, kadına yönelik şiddete karşı etkin politikalar üretilmemesi şiddetin boyutunu her geçen yıl biraz daha arttırırken, cezasızlık politikasına karşı kadınlar kendilerini koruyabilmek için özsavunmaya başvuruyor. Ancak şiddet faili erkekleri “tahrik” gibi gerekçelerle “cezasızlıkla” ödüllendiren yargı sistemi, hayatta kalabilmek için özsavunmaya başvuran kadınların eylemini, “meşru müdafaa şartları içinde” değerlendirmeyerek, tutukluyor ve caza veriyor.
Hatay’ın Dörtyol ilçesinde kendisine sistematik şiddet uygulayan ve son olarak 28 Nisan 2022’de katletmeye çalışan eşi Alper Erbek’i (39) özsavunmada bulunarak öldüren Nagihan Erbek (37), “Eşi kasten öldürmek" iddiasıyla tutuklandı. Nagihan Erbek’in tutuklanmadan önce götürüldüğü hastanede yapılan sağlık muayenesinde, vücudunda darp izlerine rastlandı. Hakkında, “Eşi kasten öldürmek" gerekçesiyle açılan davanın ilk duruşmasında, İskenderun 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi, Erbek'in tutukluluk durumunun devamına karar verdi.
Erbek'in avukatı Mehtap Sert, kadınları bu sürece taşıyan devlet politikalarını ve “meşru müdafa”nın hukuki boyutlarına dair konuştu.
'ŞİDDET EYLEMİNDEN BAĞIMSIZ DEĞERLENDİRİLİYOR'
Şiddet karşısında özsavunmada bulunan Nagihan Erbek’in yıllarca sistematik şiddete maruz kaldığını söyleyen Sert, “Boğazını sıkan erkeği bıçaklamak zorunda kalmış. Nagihan’ın 3 çocuğu var. Ev hapsiyle tahliye edilebilir. Nagihan'ın 17 yıl yaşadığı şiddet, yaptığı eylemden bağımsız değerlendiriliyor. Mahkemede, ‘bu kadını asın' diyen müteveffanın babasına yargı, ‘şeriat mahkemesi mi burası’ demiyor" ifadelerini kullandı.
SİSTEMATİK ŞİDDET
Sert, Nagihan Erbek’in evlendiği günden tutuklandığı güne kadar şiddet gördüğünü aktararak, şöyle dedi: “Dörtyol küçük bir ilçe ve kadının kamusal alanda neredeyse yeri yok. Kişisel gelişim kitapları okumuş şiddet görmüş, salçalı yemek yapmış, şiddet görmüş, çocuğu ile birlikte ders çalışmış, şiddet görmüş. Kimse ona yoldaş, kız kardeş olmamış ve onu şiddet döngüsünden çıkarmamış.”
'KENDİNİ KORUMASA ÖLDÜRÜLECEKTİ'
Son olarak Nagihan Erbek’in katledilmeye çalışıldığını ve kendini korumak isterken Alper Erbek’i öldürdüğünü belirten Sert, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon kanalında konuştuğu sırada “Uluslararası Savunma Danışmanlık Şirketi’nin (SADAT)” ın reklamının çıktığını hatırlattı. Sert, “Kamu spotu gibi SADAT reklamı yapılan ulusal kanallarda kadını bilgilendirme programları ne kadar yapılıyor? Anlatmadığımızı bilmesini beklediğimiz Nagihan, bir ay önce eşi tarafından boğazı sıkılarak uyandırılıyor ve telefonunda KADES uygulaması yok. Nagihan, şiddet karşısında kendini korumak için ‘şiddete’ başvurmuş. Kendini korumasa, eşi durmayacak ve boğazını sıkan eşi tarafından öldürülecekti” diye belirtti.
'KADIN YOK SAYILIYOR'
Toplumsal kodlar ve yargıdaki cinsiyet eşitsizliğinin kadına yönelik şiddetteki etkisine değinen Sert, “Yapılan değişikliklerle, imzalanan uluslararası sözleşmelerle yasa karşısında bir eşitlik durumu söz konusu, ancak kamusal alanda kadın yok sayılıyor” dedi. Kadınların şiddet gördüğü vakit başvurdukları mekanizmalarda "Uğradığı şiddeti hak ettiği veya sebebiyet verdiği” algısının olduğunu belirten Sert, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekti.
Sert, toplumsal kodların yargıya yansımasına dair şunları söyledi: “'Sen nasıl bir erkeksin' cümlesinin yargıda karşılığı ‘hakaret, haksız tahrik’ gibi lehe yasa indirimleriyken, 'Sen nasıl kadınsın' ın karşılığı ‘annelik vazifesini yerine getirmedi, kadınlık görevini yapmadı’ gibi yine kadını haksız çıkaran sonuçlara tekabül etmektedir."
'SINIRLI SAYIDA DOSYAYA UYGULANDI'
Yargının sınırlı sayıda dosyada kadınlar lehine özsavunma hükümleri uyguladığını aktaran Sert, yargının kadınlar lehine kararları çoğaltıp, “meşru müdafaa” hakkını açıkça tanıması gerektiğini vurgulayarak, "Uygulanan dosyalarda kadınların yüzü gözü tanınmayacak halde, şiddet görmüş oluyor. Kadının son eylemi devam eden şiddet döngüsünden bağımsız ele alındığı için, özsavunmadan yararlanamıyor. İstanbul Sözleşmesi şiddetin toplumda engellenmesi için koruyucu tedbirler ve bunların uygulanıp uygulanmadığını denetleme yetkisini içeriyordu. Ceza vermek başlı başına kadınları şiddetten korumuyor. Şiddet alanlarından çıkaracak, koruyacak tedbirlerin de alınması gerekiyor” ifadelerinde bulundu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
İstanbul Sözleşmesi’ne derhal dönülmesi gerektiğini vurgulayan Sert, “Şiddet döngüsünün içinden çıkan kadın özsavunma yapmak zorundu kalmayacaktır. Çünkü hiçbir kadın bir anlık sinir öfkeyle hareket edip birini öldürmez. Şiddet döngüsü kadınları örseleyerek, travma yaratmakta ve travmanın etkisiyle kadın kendini de korumak için özsavunmaya başvurmakta. Şiddetin önlemesi; İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden üye olmak ve her alanda toplumsal cinsiyet eşitliğine dair eğitim vererek gerçekleşebilir" ifadelerinde bulundu.
MA / Hamdullah Yağız Kesen