ANKARA - Tecridin kadın mücadelesinin kazanımlarını hedef aldığını vurgulayan HDP Milletvekili Kurtulan, “Her alanda tehdit olan tecride karşı mücadelemizi büyütmemiz gerekiyor” dedi.
Kadın Özgürlük Hareketi (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Kadınlar Tecridi Konuşuyor” başlıklı bir panel düzenledi. HDP Ankara il binasında gerçekleştirilen panele birçok kadın katıldı. Panelde, HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve ÖHD üyesi Av. Raziye Öztürk, konuşmacı olarak yer aldı.
KADINLARA YÖNELİK SALDIRILAR ARTTI
Panelin moderatörlüğünü yapan HDP Ankara İl Eş Başkanı Pakize Sinemillioğlu, adalet ve özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara yönelik saldırılar arttığını belirterek, bu saldırıların fiziksel, ekonomik, ekolojik ve yaşama kast eden saldırılardır olduğunu söyledi.
İMRALI’NIN YANSIMASI F TİPİ CEZAEVLERİ
Av. Raziye Öztürk ise, tecridin irade kırmayı, etkisizleştirmeyi ve tahakküm altına almayı amaçlayan bir sistem olduğunu belirterek, kadınların yaşamın her alanında tecrit edilmeye çalışıldığını vurguladı. Tecridin eril bir sistemin ürünü olduğunun altını çizen Öztürk, “Tecrit varlığını antidemokratik olarak sürdürüyor. İlk olarak İmralı Hapishanesinde tecrit varlığını hissettirdi. Bir işkence sistemi olarak ifade ediliyordu. AİHM’in kararlarında, CPT raporlarında bu ifade ediliyordu. Bunun sürdürüldüğü de ifade ediliyordu. Bir ada etrafında örüldü, tüm Kürdistan ve Türkiye’deki hapishanelere yayıldı. Sayın Öcalan, 1999 yılında bir komplo ile ada hapishanesine getirildi. Tek başına bir ada hapishanede tutulmaya çalışıldı. Biz bunun Türkiye hapishanelerinde F tipi cezaevlerinde gördük. Bunlar da tıpkı İmralı’daki gibi merkezi bir yerin çok daha uzağında yapıldı. İçerisindeki kişilerin, özel eğitimli kişiler olduklarını gördük. İmralı’nın fiziki yansıması F tipi cezaevleri oldu” diye konuştu.
‘İMRALI’DAN HABER ALINAMIYOR’
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirilerek Abdullah Öcalan’ın 30 yıl sonra salıverilme hakkının engellendiğini anımsatan Öztürk, ağırlaştırılmış infaz rejiminin uluslararası alanda işkence suçu olarak kabul edildiğini, AİHM kararının İmralı Hapishanesi’nde uygulanmadığını söyledi. Öztürk, şöyle konuştu: “Türkiye’de hangi yasalar getirilirse getirilsin siyasi mahpuslar bunun dışında tutuldular. Bu da Sayın Öcalan ile başladı. Avukatlara ve ailelere yönelik yaptırımlar İmralı Hapishanesinde başladı. OHAL öncesinde çıkarılan tüm hakların askıya alınmasının durumu da İmralı’da başlatıldı. Sonrasında kararnameler ile gelen yaptırımlar da kanunlaştı. 25 Mart 2022’den bu yana İmralı’daki müvekkillerimizden ve Sayın Öcalan'dan haber alamıyoruz. Bu endişe verici bir durum ve devam ettirildi. Hukuksal olarak da önümüze geçiliyor.”
‘KADININ EN BÜYÜK DÜŞMANI TECRİTTİR’
Kadın tutuklular açısından hapishanelerde de daha ağır durumlar yaşandığını belirten Öztürk, 384 cezaevinin 17’sinin kadın cezaevi olduğunu söyledi. Kadın cezaevlerinde ise erkek zihniyetinin hakim olduğunu belirten Öztürk, “Kadınların bulunduğu hapishanelerdeki görevliler çoğunlukla erkek ve onların tecavüzüne maruz kalıyorlar. Garibe Gezer bunun bir örneği. Taciz, çıplak arama, pedlere kadar aranması artık ziyaretçilerin bile maruz kaldığı bir durum. Çıplak arama nedeniyle mahpuslar hastaneye gitmek istemiyor, sağlık hakkından mahrum kalıyor. Kadına özgü ürünler kantinlerde fahiş fiyatlara satılıyor. Kadınlar kadın muhatap bulmakta zorlanıyor. Yine kıyafet sınırlaması var. Kadınlara dair hijyen durumları nedeniyle kıyafet sorunu nedeniyle dezavantajlı duruma düşüyorlar. Çoğu cezaevinde kreş vb. şeyler yok ve çocuklu anneler için bu çok daha zor oluyor. Kadın karşısında en büyük düşman tecrittir” diye konuştu.
‘DEMOKRASİDEN KAÇIŞ’
HDP’li Fatma Kurtulan da, Türkiye’de yapılan tüm uygulamaların Kütlerden başladığını ve tüm Türkiye’ye nüfuz ettiğini kaydetti. Kurtulan, “Tecritte, irade kırma, diyalog müzakere kanallarını tıkayan bir uygulama. Tecrit bu ülkede savaş yönünde tercih kıldığını söyleyebiliriz. Türkiye’nin tercih ettiği savaş, hukuksuzluk, demokrasiden kaçıştır. Buna en çok direnç gösterecek olanlar kadınlardır. Önümüzde Kürt sorunu gibi devasa bir sorun var. Kürt meselesi küreseldir” diye konuştu.
AİHM’İN ABDULLAH ÖCALAN KARARI
Kürdistan’da kadın bedenini teslim alınmaya çalışıldığına işaret eden Kurtulan, Kürdistan’da asker, polis ve kolluk tarafından tacize ve tecavüze uğrayan kadınları hatırlattı. Abdullah Öcalan'a yönelik AİHM kararını anımsatan Kurtulan, şunları söyledi: “Şimdi herkes Kavala, Demirtaş diyor ama bu Öcalan ile başladı. İnsanların gözünün içine baka baka AİHM kararını tanımıyorum diyebiliyor.”
‘TECRİT KALKMADAN DEMOKRASİ OLAMAZ’
Kadın mücadelesinde yan yana ve omuz omuza yol yürüdüklerini belirten Kurtulan, son olarak şunları söyledi: “Kobanê Davası’nda en çok kadın mücadelemiz yargılanıyor. En çok bizim kazanımlarımız hedef alınıyor. Türkiye Kadın hareketinin tarihi Osmanlı’ya dayanıyor ve bu ortak kazanım üzerine kazanılmış olan İstanbul Sözleşmesi keyfi olarak bir günde lağvedildi. Hedefimiz Rojava’daki yapılanmadır. Demokratik, tümüyle kadın yapılanmasıdır. Demokratik, katılımcı paylaşımcı bir yapılanmayı risk olarak gördü ve şu an oradaki kadın kazanımını da lağvetme peşinde. Biz kadınların elzem ihtiyacı olarak tecrit kalkmalı. Her alanda da tehdit olan tecride karşı mücadelemizi büyütmemiz gerekiyor. Tecrit kalkmadan, diyalog yolu açılmadan Türkiye demokrasi ile buluşamaz.”