TİHV Başkanı Bakkalcı'dan komisyona 'süreç önerileri'

img
ANKARA - Çatışmanın çözümünün herkesin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasına bağlı olduğunu belirten TİHV Başkanı Metin Bakkalcı, komisyona önerilerde bulunarak Türkiye'nin uluslararası sözleşmelere tam uyum sağlanması halinde sürecin önünün açılacağını ifade etti. 
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nın ardından gelişen Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmalarına başladı. 51 üyeli komisyonu sorunun çözümünde oynayabileceği rolü ve yapılması gerekenleri değerlendiren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Metin Bakkalcı, Türkiye'de hali hazırda bir demokrasi sorunu yaşandığını, komisyonun da amacına uygun tespitler yapması gerektiğini söyledi. 
 
Bakkalcı, Türkiye'nin yakın tarihinde görülmemiş insan hakları ihlali, değerler ve demokrasi tahribatı yaşandığını söyledi. Bu durumu, "Bir tahribat döneminden geçiyoruz" sözleriyle anlatan Bakkalcı, özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanında çalışmalar yürütülecekse mevcudun doğru tespitinin zorunluluk olduğunu vurguladı. Bakkalcı, "Bugün Türkiye’de kuralsızlığın, keyfiliğin ve belirsizliğin, aslında mevcut rejimi yeniden üretmek, idame ettirmek için rejimin temel unsurlarına dönüşmüştür. Şimdi, böyle bir ortamda, bu komisyon madem amaç olarak bunu önüne koydu, bunu öncelikle bir tespit olarak ifade etmek gerekli. Buradan şunu demek istiyoruz: Demokrasi kendi başına bir değerdir ve müzakere konusu yapılamaz" dedi. 
 
'DÜZENLEME GEREKTİRMEYEN UYGULAMALAR SON BULMALI'
 
Müzakere ve düzenleme yapılması gerekmeyen bazı uygulamaları hemen sonlandırmanın mümkün olduğunu söyleyen Bakkalcı, komisyona ilk önerilerinin irade beyanı olduğunu belirterek, "Nedir bu irade beyanı dediğimiz? Evrensel insan hakları, değer ve ilkeleri müzakere edilemeyecek temel normlar olarak kabul edilmesidir. Tüm çalışma süreçlerinde de bu değerlerin tartışma dışı kalması gerekir. Böyle bir irade beyanı, nelerin müzakere edilebileceğine ilişkin olağanüstü kıymetli, yol gösterici bir husustur. Böyle bir içtenlik sağlandığında, böyle bir iradenin gereği yapıldığında ve bütün herkes için hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasının sağlandığı zaman, başka isimler verilebilir" diye konuştu.
 
'MEVCUT YASALAR UYGULANMALIDIR'
 
Çatışmanın çözümünün herkesin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasına bağlı olduğunu vurgulayan Bakkalcı, Türkiye'nin onayladığı uluslararası sözleşmelere tam uyum sağlanması halinde sürecin önünün açılacağını söyledi. Komisyona ikinci önerilerinin bu minvalde olacağını dile getiren Bakkalcı, "Komisyonun yürütmeye çağrıda bulunması gerekiyor. 'Mevcut yasaları uygula. Ya da mevcut yasalara aykırı fiili, idari işlemlere son ver' demelidir. Bu çağrı aklınıza gelebilecek her şeyi içerir" ifadesini kullandı. 
 
'BU KIYMET BİR DEFA HİSSEDİLMELİDİR'
 
Komisyonun kurulmasında en önemli sebeplerden bir tanesinin Barış ve Demokratik Toplum Grubu'nun silah bırakma töreni olduğu vurgusunu yapan Bakkalcı, "Bu adımlar kendi başına bir değerdir. Yani, silahlı çatışmanın sonlanmasına katkı sağlayacak bu süreç, her şeyden önce insanların yaşamlarını bir şekilde korumak açısından ya da Türkiye'nin her tarafında, bu çatışma ortamında yaşamlarını yitirme ihtimali olan insanların yakınlarının kaygılarını azaltma konusunda da son derece kıymetlidir. Bu kıymet bir defa hissedilmeli" diye belirtti.  
 
'BM'NİN ÖNERİLERİNE ÖZEN GÖSTERİLMELİDİR'
 
Silah meselesinin silahı tutanların meselesi olduğunu ve onların konuşması gerektiğini vurgulayan Bakkalcı, "Ancak biliniyor ki, dünya deneyimlerinden süzülmüş, Birleşmiş Milletler'in (BM) silahsızlanma, terhis ve yeniden entegrasyon denen bir programı var. Bu program uygulanabildiği ölçüde, bu silah bırakma dediğimiz sürecin başarıya ulaşma şansı artar. Dolayısıyla üçüncü önerimiz: Silahlı, elinde silah olanlar, aralarında her türlü müzakereyi yapabilirler, ama bunun başarıya ulaşması açısından, BM'nin pek çok deneyime dayalı süzülmüş silahsızlanma, terhis ve yeniden entegrasyona dair programları, ilgili gerekli yasal değişiklikler de dâhil olmak üzere, özen gösterilmelidir" şeklinde konuştu. 
 
'TAMAMLANMAYAN YASLAR ÜLKESİ’ 
 
Bakkalcı, kimlik ve kültürel hakların önünün açılması gerektiğine özen gösteren bir yaklaşımın olması gerektiğine dikkati çekerek, başta Kürtler olmak üzere sürecin muhatabının tüm yurttaşlar olduğunu söyledi. Bakkalcı, Kürt sorunu bağlamında birçok insan hak ihlali yaşandığını, bu durum karşısında Türkiye için "tamamlanmayan yasalar ülkesi" kavramını kullandıklarının altını çizdi. 
 
'TRAVMATİK BELLEKLERLE İLE BOĞUŞMAZSAK'
 
Yaşananların travmalara yol açtığını belirten Bakkalcı, şöyle devam etti: "Bunlar bireysel ve toplumsal travmalardır. Şimdi ise geleceğe bakalım, deniyor. Tabii ki geleceğe bakacağız, ama geleceğin gelebilmesi için geçmişin geçmişte kalması gerekiyor. Ne demek istiyorum; geçmişte yaşanan bunca acılar ve onun oluşturduğu travmatik bellekler ile biz boğuşamazsak, bunları aşma konusunda da ortak bir gelecek hayali çerçevesinde kolektif belleği oluşturamayız. Hep beraber, yani bir ötekiyle beraber başaramazsak bunu ne yazık ki gelecek gelemiyor, geçmiş geçmişte kalamıyor. Bu bakımdan, bu müzakerelerin kıymeti burada ortaya çıkıyor. Dolayısıyla masaya, kendi pozisyonunu ikna etmek, o anlaşılabilir bir noktaya kadar evet; ama zorlamak, kendi pozisyonunu kabul ettirmek gibi değil, masaya otururken bir başka düzeyde, ortak bir dilin ve tutumun gerçekleşebilme potansiyelini baştan kabul ederek oturmak gerekiyor."
 
 'HEMEN DÜZENLENEBİLECEK ADIMLAR VAR'
 
Komisyonun kıymetli bir çalışma yapmasını beklediklerini belirten Bakkalcı, şunları söyledi: "Hemen bugün düzenlenebilecek adımlar var. Bu hususta bu düzenlemeler yani evrensel insan hakları ilke ve değerleri müzakere konusu olamaz. Müzakere konusu olabilecek hususlar, tabii ki bu silah bırakmayla ilgili, Kürt meselesinin demokratik, barışçıl, şiddete dayalı olmayan bir şekilde çözümüyle ilgili bölümlerde var. Ama onun ötesinde, dediğim gibi, geleceğin gelebilmesi için, geçmişin geçmişte bırakılacağı bu ilke ve değerlere dayalı programların gerçekleşmesi gerekir."
 
MA / Ömer Güngör