KESK’ten 7 aylık deprem raporu: İktidar umutsuzluğu arttırıyor

img

SEMSÛR - KESK Semsûr Şubeler Platformu, 7 aylık deprem raporunu açıkladı. Raporda sorunları paylaşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, iktidarın giderek umutsuzluğu arttırdığına vurgu yaptı.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)Semsûr Şubeler Platformu, depremin 7’nci ayına dair tuttukları raporu yaptıkları basın açıklaması ile duyurdu. Açıklamaya KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, KESK Riha ve Amed Şubeler Platformu'nun yanı sıra Semsûr Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Semsûr İl Örgütü üyelerinin yanı sıra çok sayıda yurttaş da katıldı. Demokrasi Meydanında gerçekleşen açıklamada, “Depremin üzerinden 7 ay geçti kentlerimizi dayanışmayla yeniden kuracağız” pankartı açıldı. Açıklamada konuşan Eğitim ve Bilim Emekçileri (Eğitim-Sen) Semsûr Şube Başkanı Abdullah Demir, geçen 7 ayda Semsûrlu yurttaşların giderek daha büyük bir umutsuzluğa sürüklediğini ifade etti.

'DEPREM DEVLET KURUMLARININ İŞLEVSİLİĞİNİ GÖSTERDİ'

Ardından hazırladıkları gözlem raporunu paylaşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, onca tedbir uyarısına rağmen alınmayan tedbirlerin on binlerce insanın ölümüne yol açtığını belirtti. Depremin devlet kurumlarının nasıl işlevsizleştirdiğini gözler önüne serdiğini ifade eden Bozgeyik, “Yıllardır tedbir almamanın sonucu olarak 6 Şubat’tan hemen sonra iktidar adeta üç gün ortalıkta görünmedi ve sonrasında büyük bir yalan bombardımanıyla, algı operasyonuyla sonucun bu denli ağır olmasına yol açan politikalarını sorgulanmasının önüne geçmek istedi” diye konuştu.

DEPREM BÖLGELERİNDE KİRALAR TÜRKİYE GENELİNİN ÜZERİNDE

Bozgeyik, yaşanan sorunların yerellerdeki tüm kesimlerin demokratik mekanizmalarla sürece dahil edilerek daha hızlı, doğru ve kalıcı şekilde çözülebileceğini ancak iktidarın politikaları nedeniyle sürecin ağır, aksak ve sorunlu bir şekilde yürütüldüğünü kaydetti. En acil sorunların başında barınma sorunu geldiğini belirten Bozgeyik, “Depremin üzerinden yaklaşık 5 ay geçtikten sonra konteyner kentleri yerleştirilmeye başlanmış olsa da buralarda başta sağlık ve hijyen sorunları olmak üzere ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Prefabrik evlerin yapımına daha geç başlanmıştır. Konteyner kentlere göre daha yaşanılabilir olsa da buralarda da yaşamın normale dönmesi için hala çözülmeyi bekleyen onlarca sorun bulunmaktadır” dedi. Yanı sıra ev sayısının yetersiz olması ve kira fiyatlarının fahişliğinin de ayrı bir problem olduğunu vurgulayan Bozgeyik, depremin yaşandığı illerdeki ortalama kira bedellerinin Türkiye ortalamasının üzerine çıktığını söyledi.

SAĞLIK SORUNLARI

Sağlık sorunları ve sağlığa erişimin de deprem bölgelerinde çok büyük sorunlara gebe olduğunu ifade eden Bozgeyik, “Deprem bölgesinin genelinde Sağlık Bakanlığına ait 27, üniversitelere ait 6 ve özel sektöre ait 9 olmak üzere bölgedeki toplam 42 hastane binası ağır ve orta hasarlı durumdadır. Az hasarlı hastane binalarının sayısı ise Sağlık Bakanlığında 75, üniversitelerde 12 ve özel sektörde 7 olmak üzere toplam 94'tür” diye konuştu.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SIRALANDI

Bozgeyik yaşanan sorunların çözüm önerilerini şu şekilde sıraladı: “*Ayrımcı politikalar derhal sonlandırılmalı; toplumu, emek ve meslek örgütlerini görmeyen, gerçekliği karartan algı yönetiminden bir an önce vaz geçilmeli, emek ve meslek örgütlerinin, STK ve siyasi partilerin sürece dahil olmaları, yapılacakların birlikte planlanması, koordineli çalışmaları sağlanmalıdır.

*Kalıcı konutlara geçiş için tüm olanaklar seferber edilmeli, depreme dayanıklı okul ve hastane inşaatlarına öncelik verilmelidir.

*Temiz ve ulaşılabilir su sorunu ivedilikle çözülmelidir. İnsan ve hayvanların kullanımı için zarar görmüş su kaynakları onarılmalı, akan suların tahlilleri yapılmalıdır. Tarımsal sulamada kullanılan su kaynakları ve sulama yapıları onarılarak çiftçinin geçim kaynağı olan tarımsal üretimin sürmesi sağlanmalıdır.

*Salgın hastalıklara karşı tedbir alınmalıdır.

*Depremden kaynaklı sorunların ağırlıklı olarak devam ettiği yerler özel afet bölgesi ilan edilmelidir.

*Piyasada bulunmayan ilaçların tedariki için ivedilikle adımlar atılmalıdır. Kronik hastalıkları olanlar, bakıma muhtaç ve engelli olanların tedaviye erişimleri için tedbirler alınmalıdır.

*Okullar sağlıklı ve güvenli şekilde bir an önce eğitim ve öğretime hazır hale getirilmelidir.

* Öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin ulaşımları ücretsiz karşılanmalı, öğrencilere ücretsiz bir öğün yemek verilmeli, öğrencilere eğitim desteği ödemesi yapılmalıdır. Üniversiteyi başka şehirlerde okuyanlara burs ayrıcalığı tanınmalıdır.

*Dönem başından itibaren öğretmen, öğrenci ve velilere yönelik psiko-sosyal destek çalışmaları yapılmalıdır.

*Deprem bölgesinde çalışan emekçilerin barınma ve çalışma koşulları iyileştirilmelidir.

*Buralarda çalışan kamu emekçilerinin ekonomik koşulları iyileştirilmeli, yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret belirlenmelidir. Aile bütünlüğünün sağlanması, çocukları için gelişkin eğitim olanakları sağlanmalıdır.

*Deprem bölgelerinde elektrik, doğalgaz ve su faturaları en azından 2023 yılı sonuna kadar devlet tarafından karşılanmalıdır.

*Deprem bölgelerinde faizsiz krediye ulaşım için düzenleme yapılmalıdır.

*İller Bankası’nın deprem bölgesindeki belediyelerine gönderdiği kaynaklar artırılmalıdır.

*Kamu hizmetlerinin parasız, nitelikli, ulaşılabilir ve anadilinde olacak şekilde yaşama geçirilmesi ve sosyal yaşamın devreye sokulması için kalıcı tedbirler alınmalıdır.

*En riskli illerden, bölgelerden başlamak üzere kamu emekçilerinin yaşamakta oldukları konutları tüm masrafları devletçe karşılanmak suretiyle depreme dirençli hale getirilmelidir.

*Deprem bölgelerinde yeni yerleşim alanları için mera ve orman alanlarında inşaat yapılabilmesine olanak sağlayan düzenlemeler geri çekilmelidir.

*Halk depremin acılarını sarmaya çalışırken iktidar bir kez daha gözünü meralara, zeytinliklere, yaylalara dikmiştir. Tüm Türkiye’de ve özellikle de son birkaç yüzyılın en büyük depremini yaşamış olan bölgedeki halka ait zeytinliklere, tarım arazilerine yönelik kamulaştırma kararları derhal iptal edilmelidir.

*Yıkım ve moloz kaldırma faaliyetlerindeki mevzuata aykırı uygulamalar son bulmalı, havayı, suyu, yaşam alanlarını, çevreyi toz ve asbestle mahveden moloz kaldırma ve döküm çalışmaları durdurulmalıdır.

*Deprem bölgesindeki sulak alan, tabiat parkı, milli park, tabiat anıtı vb. yaşam alanlarının deprem sonrası durumu tespit edilmeli, iyileştirmeler biyolojik çeşitlilik ve ekolojik dengenin en az etkileneceği şekilde yapılmalıdır.”

Açıklama alkışlarla sona erdi.