İZMİR - Sağlık emekçilerine yönelik artan şiddete dikkat çeken TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Dr. Sibel Uyan, sağlık alanında yaşanan şiddetin son bulması için toplumsal barışın sağlanması gerektiğini söyledi.
Sağlığın özelleştirilme süreciyle kendini gösteren sağlık emekçilerine dönük şiddet, iktidarın kullandığı kutuplaştırıcı dille arttı. Devlet hastanelerinin bir bir kapatılması, yurttaşların hastanelerde sağlıklı tedavi edilmemesi, randevu alamaması mevcut sorunları derinleştirdi. Tüm bunların yanı sıra hastanelerde gerekli önlemlerin alınmaması ve şiddetin önlenmesi için yasal düzenleme yapılmaması da şiddeti tetikleyen faktörler arasında.
Son olarak 7 Ekim'de İzmir Torbalı ilçesinde aile hekimi olarak görev yapan Ekin Hüner Günay, 3 kişilik bir grubun saldırısına uğradı. Dr. Ekin kafa travması geçirdi, orbital kemiğinde kırık oluştu ve hayatını kaybetme tehlikesi olduğu için bir süre gözetim altında tutuldu. Sağlık sendikalarının, 2022 yılının ilk ayında açıkladığı verilere göre, 136 sağlıkta şiddet olayı yaşandı. 234 saldırgan tarafından gerçekleştirilen olaylarda 226 sağlık emekçisi şiddete maruz kaldı.
Sağlık emekçilerinin maruz kaldığı sorunlar ve şiddetin nedenlerine ilişkin Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Dr. Sibel Uyan, değerlendirmelerde bulundu.
TOPLUM BUNALDI
Sağlık çalışanlarının 20 yıllık “Sağlıkta dönüşüm” programı ile mesleğine yabancılaştıklarını kaydeden Uyan, yaptıkları işi artık planlamada zorlandıklarını söyledi. Uyan, “Sabah kalktığınızda nasıl bir mevzuatla karşılaşacağınız belli değil. Çünkü artık gece yarısı yönetmelikler çıkıyor ve her sabah başka bir şeyle uyanıyoruz. Sağlık Bakanı’nın sanal medya hesaplarında yaptığı paylaşımlarla artık neye yoğunlaşacağımızı bilmiyoruz. Bize resmi bir yazı gelmeden, akşam çıkan mevzuatla birlikte sabah bir telaş ve kargaşa oluşuyor. Bu tür şeyler bizi zora sokuyor. İşe geldiğimizde, bugün kiminle tartışacağız, ne isteyecekler diyoruz. Artık toplum bunalmış durumda. Herkes başındaki işi başka yere gönderme derdinde. Biz işimizi yapmak isterken çok fazla sorunla uğraşmak zorunda kalıyoruz” dedi.
‘DOKTOR MUSUN NESİN?'
İktidarı dili ve sağlık politikasının kendilerine yönelik şiddeti tetiklediğini dile getiren Uyan, devlet yetkililerinin oluşturmuş olduğu ötekileştirici, dışlayıcı dilin toplumu yönlendirdiğini belirtti. Uyan, “Bu ülkenin Cumhurbaşkanı hekimlere ‘giderseniz gidin’ derse vatandaş da, 'gidersen git. Defol git buradan’ deme hakkını kendinde bulabiliyor. Bunlar birbirine paralel şeyler. Bir sene önce biz bunları duymazdık. Yetkililer daha hoşgörülü, kapsayıcı bir dil kullansa toplum bu kadar sorun yaşamazdı. Bu kötü dil özellikle gençlerde, çocuklarda tarz haline geliyor. Daha önce, ‘doktorum’ diyen vatandaş, ‘doktor musun nesin demeye’ başladı. Bunlar sıradan gelişmeler değil. Yaşamlarımıza mal olacak şeyler” diye belirtti.
‘TOPLUMSAL BARIŞ ŞİDDETİ BİTİRİR'
İnsanları yaşatma misyonları olduklarını ancak sürekli şiddet ve ölümle karşı karşıya olduklarını aktaran Uyan, sağlıkta şiddetin politik olduğunu söyledi. Uyan, “Sağlıkta şiddet toplumun tercihi ya da inisiyatifinde olan bir şey değildir. Bu devletin siyasi tercihidir. Birçok sağlıkçı arkadaşımızın öldürülmesini izledik. Bunların önlenmesi gerekiyor. Evet sağlıkta şiddet yasası TTB’nin önerdiği çerçevede yapılmalı. Ancak bu yeterli değil. Bununla ilgili devlet yetkilileri toplum içinde barışı sağlayacak. Toplumsal barış sağlanmadan, sağlıkta şiddeti yok edemezsiniz. Eskiden hastama bilgilendirme yaptığım zaman, hastam beni dinler, anlamadığı şeyi tekrar sorardı. Ama şu an bilgilendirme yapmaya çalıştığım zaman ‘ben biliyorum bu kadarını, ben cahil değilim' diyorlar. Hastaların bilgilendirme yapmamıza bile tahammülü yok. Toplumun devlete, kurumlara olan güveni azaldığı için, seni dinlemek, seninle vakit kaybetmek istemiyor” ifadelerini kullandı.
MA / Delal Akyüz