Yoksulluk insan hakkı ihlaline dönüştü

img
İZMİR - Beslenme, barınma, eğitim ve sağlık gibi en temel hakların karşılanmaması nedeniyle insan hakları sorununa dönen bir yoksulluk yaşandığına dikkati çeken İKYA Başkanı Tolga Küleş, sosyal devletin tesis edilmesiyle sorunun çözüleceğini söyledi. 
 
Ekonomik kriz, döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar ve işsizlik yoksulluğu derinleştiriyor. Asgari ücretin her geçen gün eridiği, enflasyonun bazı ürünlerde yüzde 300’lere vardığı koşullarda geniş kitleler, beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi en temel haklarına ulaşamaz durumda.
 
İzmir’in en zengin ilçelerinden birisi olan Konak’ın “arka” mahalleleri bu yoksulluğu en derinden yaşayan bölgelerden biri. Özellikle Roman nüfusun yaşadığı ve günü birlik işlerde çalışan insanların oturduğu mahalleler büyük bir yoksulluk içerisinde. Buna karşı kurulan İzmir Kent Yoksulluk Ağı Derneği (İKYA) ise bölgede yaşayan yurttaşların başta gıda olmak üzere ihtiyaçlarını karşılamaya çabalıyor. Her gün onlarca başvuru alan dernek, yeni projelerle buna yanıt olmaya çalışıyor. 
 
İKYA Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Küleş ile derneğin projelerini ve yaşanan derin yoksulluğu konuştuk.
 
YOKSULLUĞUN BOYUTLARI
 
Yoksulluğun en temel insan hakları sorunlarından birisi haline geldiğini kaydeden Küleş, özellikle pandemi döneminin bunu açığa çıkardığını söyledi. Kendilerinin de o dönemden başlayan faaliyetlerini Nisan ayında derneğe dönüştürdüğünü aktaran Küleş, “İzmir’in farklı kesimlerinden dezavantajlı grupların bir arada yaşadığı Boğaziçi, Levent, Gültepe mahallerinde faaliyetlere başlayan derneğimiz kent yoksulluğunun her yönüyle ele alınmasını ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı hedefliyor. Derin yoksulluk ve kent yoksulluğu hem ekonomik hem de sosyal karma karışık bir sorun. Bu alanda yaşanan en temel sorunlardan birisi ise ihtiyaç sahiplerine erişim sorunu. Kayıt dışı ya da gündelik işlerde çalışan resmî kurumlara ulaşma imkânı olmayan örgütlenemediği için hakkını arayamayan bir kesimden bahsediyoruz. Öncelikle kurulduğumuz bölge ve çevresinde başlayan çalışmaların İzmir’de daha geniş alanlara yayılması için çabalıyoruz” dedi.  
 
DEZAVANDAJLI GRUPLAR
 
Yurttaşlarla birebir bağ kurduklarını ve ev ev tespitlerde bulunduklarını dile getiren Küleş, somut ihtiyaçlar konusunda belediyeler, resmi kurumlar ve bağışçılarla ortaklaştıklarını belirtti. Amaçlarından birisinin de dezavantajlı kesimlerin yaşadığı mahallelere karşı olan ön yargıyı yıkmak olduğunu ifade eden Küleş, “Bu gruplar içerisinde bulunan Romanlar, yoksulluğun çok derinden yaşıyor. Büyük çoğunluğu günlük ya da kayıt dışı işlerde çalışan insanlardan oluşan Romanlar, çadır ya da barakadan bozma evlerde yaşıyor. Sağlık ve eğitim gibi en temel haklara ulaşamıyor. Bizde öncelikle dezavantajlı bu gruplarla birlikte yoksulluğu yaşayan tüm kesimlere ulaşmaya ve çözümler üretmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
 
İNSAN HAKKI SORUNU
 
“Yaptığımız çalışmalarda yoksulluğun bildiğimizden daha içler acısı olduğunu gördük” diyen Küleş, pazar alışverişine çıkamayan, defter alamadığı için okula gidemeyen, okullarda 8-10 saat aç ders gören insanlarla karşılaştıklarını anlattı. Küleş, “Bakkallardan 2 liralık sıvıyağ 3 liralık salça almak zorunda kalanlar var. Temiz suya erişim sorunu var. Okula yırtık ayakkabıyla, farklı ayakkabılarla giden çocuklar var. İlaç fiyatları ekonomik nedenlerden kaynaklı çok yükselmiş durumda. Sağlık ocaklarına gidip, ilacını alamayan çok insan var. Bölgemiz konum itibariyle bir işçi semti. Ancak ulaşımı sorunlu olan tek göz oda evler bile 2 bin 500 lira gibi uçuk fiyatlara kiralanıyor. Bu sorunu çözmesi gereken saraydaki beyefendinin kendisidir. Saraydan çıkıp halkı görsünler. Derin yoksulluk insan hakları sorunu olmuş durumda. Bu sorunu yaşayan insanlar yaşam, barınma, eğitim ve sağlık hakkı gibi en temel haklarından yoksun hale gelmişler” ifadelerini kullandı.
 
SOSYAL DEVLETİN TESİSİ
 
Yaşanan sorunun sadece sivil toplum kuruluşlarının çabalarıyla çözülemeyeceğini sözlerine ekleyen Küleş, şöyle devam etti: “Çözüm için istihdamın canlandırılması gerekiyor. Yandaşlara kazandırarak bu sorun çözülmez daha da derinleşir. Yine gerçekten sosyal devlet yapısının tesis edilmesi çok önemli. Sınıflar arasındaki uçurum giderek büyüyor. Sosyal devlet yapısı bugün tesis edilse bile arayı kapatması uzun yıllar sürebilir. Çok fazla bir talebimiz yok. Sadece en temel insan haklarını talep ediyoruz. Ama tam tersi yapılıyor. İktidarın parayı betona gömdüğü ve istihdam alanı açmadığı bir durum var. Bu durum artık kronik yoksulluk halini almaya başladı. Yani dededen toruna geçen bir yoksulluk var.”
 
MA / Tolga Güney