MUĞLA - Seçim sonrası Akbelen Ormanı'nda kömür madeni açılması için baskıların arttığını söyleyen avukat İsmail Hakkı Atal, şirketin yönetmeliğe aykırı faaliyet yürütmesine göz yuman savcılar hakkında şikayette bulunacaklarını söyledi.
Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Akbelen Ormanı’na Yeniköy-Kemerköy (YK) Enerji tarafından açılmak istenen kömür madenine karşı bölge halkının direnişi 2 yıldır devam ediyor. Şirket, zaman zaman jandarma zoruyla bölgeye girmeye çalışsa da direniş karşısında geri adım attı. AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen ve bu dönemde birçok ihaleyi alan Limak ve İçtaş şirketlerinin ortaklığında kurulan YK Enerji, bölgede bulunan Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin yanı sıra hektarlarca alana yayılan kömür madenlerini de işletiyor.
28 Mayıs’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunun ardından bölgeye tacizlerini arttıran şirket yetkilileri, sık sık keşifler yapmaya başladı. Son olarak 4 Haziran akşamı bölgeye gelen jandarma ve Orman Müdürlüğü çalışanları, köylülerin nöbet için kurduğu çadır ve konteynırlar için koordinat belirlemesi yaptı. Alanda bulunan konteynırın orman alanında bulunduğunu belirten yetkililer, belediyeye bildirimde bulunacaklarını söyledi.
İkizköylülerin avukatlığını yapan ekolojist avukat İsmail Hakkı Atal ile seçim sonrasında artan baskıları ve kömür madenine karşı verilen mücadeleyi konuştuk.
İsmail Hakkı Atal
ANAYASAL DİRENİŞ HAKKI
Madene karşı Akbelen Ormanı’nın kesim izin iptali ve maden sahasının genişletilmesinin iptali için iki dava açtıklarını belirten Atal, iki dosyada da “yürütmenin durdurulması” kararı olmasına rağmen bilirkişi heyetleri vasıtasıyla bu kararların kaldırıldığını söyledi. Şu an da şirketin ormana girmesini engelleyecek bir “yürütmeyi durdurma” kararı olmadığını aktaran Atal, “Ama şirketin buraya girmesini engelleyecek Anayasal, hukuki, meşru direniş hakkımız var. Şirketin buraya girmesini engelleyen de bu. Bizde bu hakkımızı sonuna kadar kullanacağız” dedi.
‘YASALAR İHLAL EDİLİYOR’
Daha önce “yürütmeyi durdurma” kararını kaldıran İdare Mahkemesi hakimlerinin görevden alınması talebiyle şikayette bulunduklarını anımsatan Atal, şöyle devam etti: “Muhtemelen aynı şikayetleri Milas savcıları hakkında da yapmak zorunda kalacağız. Burada açık bir şekilde Zeytin Yasası ihlal ediliyor. Akbelen Ormanı içindeki zeytinliklere madencilerin 3 kilometreden daha fazla yaklaşmaması gerekirken, zeytinliğin 50 metre yanında kömür çıkarmaya devam ediyorlar. Defalarca şikayet etmemize rağmen savcılar, yasaları Limak’a karşı uygulamıyor ve Anayasa’nın 10’uncu maddesini de ihlal ederek Anayasal suç işliyor.”
SEÇİM SONRASI TEHDİTLERİ
Seçim sonrasında Akbelen direnişine yoğun bir destek çağrısı yaptıklarını anımsatan Atal, “Burada madeni işleten şirket, iktidara yakın 5’li çeteden Limak şirketi. Şirket yetkilileri ‘AKP seçimi kazandığı takdirde ertesi gün ormana gireceğiz, keseceğiz’ şeklinde söylemlerde bulunmaya başladı. Bizde Anayasal direniş hakkımızı kullanmak için tüm çevre ve ekoloji örgütlerine çağrıda bulunduk. Belki de sadece köylüyü korkutmak için söylediler. Fakat biz direnişe hazırız” diye belirtti.
‘DİRENİŞİN GÜCÜ ÖLÇÜLÜYOR’
Bu söylemlerin somut sonuçlarının olduğuna dikkat çeken Atal, seçim sonrasında şirket çalışanlarının ormana daha fazla gelmeye başladığını aktardı. Nöbet alanının sürekli olarak kontrol edildiğini sözlerine ekleyen Atal, “Nöbet alanında kaç kişi var, kimler geldi diye kontrol ediyorlar. Direnişin gücünü ölçüyorlar. Yine orman içinde birkaç yerde sondaj çalışması yaptılar. Akbelen Ormanı ile kömür sahasının bitişiğinde bir alanda arkeolojik kazı ön çalışmaları yapıyorlar” ifadelerini kullandı.
ÇEVRESEL YIKIM POLİTİKALARI
“Bizim için AKP iktidarı demek, çevresel yıkım politikaları demektir” diyen Atal, şöyle devam etti: “Cumhuriyet döneminde 1923 ile 2002 arasında Türkiye’de verilen maden ruhsatı sayısı 7 bin. AKP ile birlikte vahşi kapitalizmin uygulanması serbest hale geldi. Maden ve orman kanununda değişiklik yapıldı ve 20 yılda 170 bin maden ruhsatı verildi. AKP’nin temel ekonomik, siyasi politikası özellikle beton rantı, termik santralcilik, fosil yakıt endüstrisini beslemek, tarımı, ekolojiyi bitirmek, kırsalı boşaltmak ve insanları köleleştirmek üzerine kuruldu. Fakat hiçbir zaman haksızlık, hukuksuzluk sonsuza kadar sürmez. Elbet bu devran dönecek. Bu devran döndüğünde şu ana kadar yaşadığımız sıkıntıların üzerine demokratik, hukuka, uygun yeni bir yargı sistemi inşa edeceğiz” dedi.
YAŞAM İÇİN EKOLOJİK DEVRİM
İklim krizinin artık yaşamı tehdit ettiğini vurgulayan Atal, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün İklim Afetleri İstatistiklerine göre; Türkiye’de 1980-89 arasında 679 iklim afeti yaşanırken, sadece 2018 yılında 876 iklim afeti yaşandığına dikkat çekti. Termik santraller, madenler, orman kesimlerinin insan yaşamını tehlikeye soktuğunu belirten Atal, “2002 ile 2016 arasında Sağlık Bakanlığı’nın resmi istatistiğine göre, kanser vakaları erkeklerde 12, kadınlarda 7 kat artmış durumda. Çünkü altın madenleri Erzincan İliç’te Fırat’ı, Fatsa’da bütün Karadeniz’i, Uşak’ta Ege bölgesini, İzmir Efemçukuru’nda ise on yıllardır İzmir halkının içme suyu havzasını zehirliyor. Dolayısıyla bizim yaşayabilmemiz için ekolojik bir devrime ve ekolojiyi anlayan yöneticilere ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.
‘HALKLARIN GELECEĞİ TEHLİKEDE’
Verilen mücadelenin artık bu bir yaşama ve varoluş mücadelesi olduğunun altını çizen Atal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Temiz su, toprak ve havayı koruduğumuz sürece, geriye kalan her şeyi çözebilecek gücümüz olur. Ama bunlar olmadığı sürece hiçbir şeyi çözemezsiniz. Bugün karşı karşıya kaldığımız örgütlü cehalet, Türkiye halklarının geleceğini tehlikeye sokuyor. Buna karşı da tüm halkımızın örgütlü olması gerekiyor. Bir Kızılderili atasözünün söylediği gibi, ‘Yağmur herkesin üstüne yağar’. Zehirli toprak, hava ve su tüm insanların üstüne yağar. Ama sermayenin üstüne yağmıyor. Onlar kendi sırça köşklerinde yaşıyorlar, sularını, yemeklerini özel yerlerden getiriyorlar. Dolayısıyla bizim gerçek mücadelemiz budur.”
MA / Tolga Güney