ŞIRNAK - Şırnak’ta ağaç kıyımına karşı 17 Eylül’de Cudi Dağı’na yapılacak yürüyüşe çağrıda bulunan Şırnaklılar, “Eğer ormanlarımız böyle talan edilirse, çocuklarımızın gölgesinde oturabileceği bir ağaç bile kalmayacaktır” dedi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde, “Savaş Yıkımına ve Doğa Talanına Karşı Yürüyoruz” şiarıyla 17 Eylül’de Cudi Dağı’na yürüyüş gerçekleştirecek. Bölgede devam eden ağaç kıyımına tepki gösteren Şırnaklılar, herkesi bu yürüyüşe destek vermeye çağırdı.
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI
Şırnak’ta doğup büyüyen Ahmet Başak (56) yıllardır bölgelerinde özel savaş politikasının yürütüldüğünü söyledi. 1984’ten 90’lı yılların sonlarına kadar köy yakmalarıyla halkın topraklarından zorla göç ettirildiğini anımsatan Başak, “Kürdistan’da özellikle Botan bölgesinde köylerimiz yakıldı. Köylerde yaşayan insanlar zorla metropollere göç ettirildi. Köyler yakıldıktan sonra şimdi de doğamız katlediliyor. Bu da özel savaş politikasının bir parçasıdır” dedi. Başak, 17 Eylül’de doğa talanına karşı bir yürüyüş gerçekleşeceğini ve bütün siyasi, ekolojik örgütlerin bu yürüyüşe destek vermesini beklediklerini söyledi.
‘CUDİ, KÜRDİSTAN’IN HAZİNESİDİR’
“Kürdistan coğrafyası devlet ve ona bağlı korucular tarafından talan ediliyor” diyen Şahin Sümbül (60), “Güney Kürdistan’dan Bingöl’e, Muş’tan Van’a bütün doğamızı talan ediyorlar. Bu talanın sebebi nedir? Dün halkımızı göç ettirdiler bugün ise ağaçları kesiyorlar. Ağaçlarımızı kesenler rantçı ve koruculardır. Cudi, Kürdistan’ın hazinesidir. Çünkü bütün Kürdistan Cudi dağından beslenebilir. Fakat bugün talan ediyorlar. Bununla hem rant sağlamak istiyorlar hem 1992’de olduğu gibi Botan halkının buralardan göç etmesini hedefliyorlar” diye belirtti.
Doğaya sahip çıkmanın önemine değinen Sümbül, “Ekolojist olduğunu savunan bütün herkese çağrımızdır; Bu doğaya sahip çıkalım. 17 Eylül’de Cudi’ye doğru beraber yürüyelim. Özellikle bütün Kürtlerin ayaklanması gerekiyor. Bu katliama karşı sesini yükseltmesi lazım” ifadelerini kullandı.
Köyü Besta bölgesinde olan ve 36 yıl önce devlet baskısı nedeniyle köyünü boşaltmak zorunda kalan Şahin Barkın (76) adlı yurttaş da, “Benim köyüm Besta’dadır. Herekol sınırına düşüyor. 36 yıl önce köyümüz yakıldığı için köyden çıkmak zorunda kaldık. Köyümüzde büyük bir ormanlık alan vardı. Hayvan besliyorduk, tarım ile uğraşıyorduk fakat köyde kalmamıza izin vermediler. Askerler her gün evimize baskın yapıyordu. Bizleri tehdit ediyordu. Gözaltına alıp işkenceye maruz kalıyorduk. Köyümüzü terk etmek zorunda kaldık. Köyümüz boşaltıldı. Şimdi bile köye gidişimiz yasaktır” şeklinde konuştu.
Ağaç kıyımının kendi köylerinin sınırlarına dayandığını kaydeden Barkın, “Bizleri kendi coğrafyamızdan çıkarıp metropollere sürmek istiyorlar. Birliğimizi sağlamamız gerekiyor. Artık bizlere böyle zulüm yapılmasına izin vermemeliyiz. Kesilen ormanlarımızı taşıyan kamyonlar her gün kentin içinden gözlerimizin önünde gidiyor. Bunu gördüğümüz zaman yüreğimiz yanıyor. Çok zorumuza gidiyor. İçinde zerre kadar vicdan olan herkesin zoruna gider” dedi.
Bütün Kürt halkının 17 Eylül’de yapılacak yürüyüşe katılması gerektiğini vurgulayan Barkın, “Doğamızı, toprağımızı korumak için yürüyelim. Eğer ormanlarımız böyle talan edilirse çocuklarımızın gölgesinde oturabileceği bir ağaç bile kalmayacaktır” dedi.
Şeyhmus İke (55) ise, her gün Besta bölgesinde büyük bir talanın yapıldığına dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Kürdistan doğası topyekün talan ediliyor. Kürdistan’ı çöle çevirmeye çalışıyorlar. Bu sadece benim değil bütün Kürtlerin sorunudur. Bu şekilde insanları göçertmeyi hedefliyorlar. Buradaki insanları metropollere göç ettirip buraları sahipsiz bırakmak istiyorlar. Onur sahibi herkesin tepkisini dile getirmesi gerekiyor.”
MA / Ömer Akın