Öcalan’ın ‘dinde reform’ önerisini dünya 15 yıl sonra tartışıyor

img

ANKARA - Arabistan’da son dönemlerde yaşanan gelişmeler ve “reform” açıklamaları, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 2000’lı yıllardan sonra sistemli bir şekilde gündeme getirdiği “dinde reform ve rönesans” önerisini hatırlattı.  

Suudi Arabistan’da son dönemlerde yaşanan kimi gelişmeler, yolsuzluk operasyonları, “Vehhabîlikten vazgeçtik” açıklamaları ve kimi “reform açıklamaları” bölgede köklü bir dönüşümün yaşanıp yaşanmayacağı tartışmasını da beraberinde getirdi. Bölgede süren çatışma ve savaşlarla birlikte ölüm ve katliamlara referans yapılan “İslam’da rönesans yapılması” önerisini sistemli bir şekilde ilk olarak PKK Lideri Abdullah Öcalan dile getirdi. 
 
Daha önce “Dine devrimci yaklaşım” kitabında Marksizm’in “inançları afyon” olarak gören tutumunu eleştiren, “toplumun maneviyatının önemsenmesi” gerektiğini belirten, ancak dinin sosyolojik olarak anlaşılması gerektiğine işaret eden Öcalan, bu görüşlerini İmralı süreciyle birlikte daha da sistemli hale getirdi. Öcalan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) sunduğu ve daha sonra 2001’de “Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa” adıyla kitaplaştırılan kaynakta, dinde reform ve rönesans yapılması gerektiğini kaydetti. 
 
Bu tartışmayı sosyolojik ve bilimsel olarak yürüten ve “Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, Peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür” değerlendirmelerinde bulunan Öcalan, Avrupa’nın kendi iç savaşlarını da Hıristiyanlıkta yaşadıkları rönesansla aştıklarını belirtiyordu. Öcalan, “Bir Halkı Savunmak” kitabında da konuya geniş yer ayırdı. İnançların etnisitelerle olan ilişkisini de, “İbrahim’in ‘El’i güçlenmesi gereken kabilesidir. Musa’nın Yehova’sı birleşmesi gereken İsrail, Yahudi kavmidir. İsa’nın Rabbi, o dönemin ezilenlerinin ilkel din ve vicdan sentezidir. Muhammed’in Allah’ı, ana kabilelerin birleşerek güçlenme ihtiyacını ifade eder. Bedevi kabilelerin ortak tasavvurudur” şeklinde dile getiriyordu. 
 
ÖCALAN’IN SÖYLEDİKLERİ GERÇEKLEŞTİ: DESPOTİZM DAYANAMADI
 
“Demokratik uygarlık kurumları asgari bir rönesansı, dinde reformu ve aydınlanma devrimini gerektirir. Bu üç temel tarihsel süreç Ortadoğu kültüründe yaşanmamıştır” tespitinde bulunan Öcalan, özellikle reform sürecinin Arabistan’da başlamasının önemine şu sözlerle işaret ediyor ve şu öngörüde bulunuyordu: “İsrail'in Arap bağrında gelişmesi şimdiye kadar Arap milliyetçiliğini ve dinciliği güçlendirmişse de, artık tersine bir etkiye yol açmanın ağzına gelip dayanmıştır. Kronik Arap-İsrail çatışmasının milliyetçilik ve dincilikle çözümlenemeyeceği dünyaca da iyice anlaşılmıştır. Milliyetçi ve dinci liderliğin aşılması, demokratik önderler grubunun ortaya çıkması ancak mevcut kilitlenmeyi açabilir. Hem iç hem dış koşullar Kıbrıs örneğinde görüldüğü gibi demokratik çözüm yönlü eğilime güçlü olanak tanımaktadır. Bunun için Büyük Ortadoğu Projesi daha somut planlarla devreye girmektedir. Özellikle Suudi Arabistan ve Mısır'ın demokratikleşmesi önemli görülmektedir. Diğer küçük Arap devletleri Irak'tan ders almışçasına demokrasiye ilgi duymak durumunda kalmıştır. Dıştan dünya kamuoyu, içten binlerce yıldır bastırılıp saptırılan komünal toplum ve demokratik duruş özlemleri uykudan uyanmak üzeredir. Despotik Arap devletinin bu iki olguya uzun süre direnmesi ve demokrasiye alan tanımaması beklenemez.” 
 
O KİMLİKLERİN TAMAMI AŞINDI
 
Yine Öcalan’ın aynı kitapta, “ABD ile ittifak halinde Orta Asya'ya kadar bir program dahilinde hareket ettikleri her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Yenilenmiş ılımlı İslam ile eski Baasçı Arap milliyetçiliği, CHP'nin Kemalist milliyetçiliği, Suudi Arabistan'ın Vehhabîlik mezhepçiliği, Mısır'ın Müslüman Kardeşçiliği İran'ın Hizbullah'ına alternatif olarak çıkmaktadır” değerlendirmesinde dile getirdiği kimliklerin birçoğu yıllar sonra aşınmaya başladı. Arabistan Vehhabîliği terk edeceğini açıkladı, Müslümanlar Kardeşler Mısır’da yenildi, Baasçılık Irak ve Suriye’de yerle bir edildi, Kemalizm ise can çekişiyor.
 
DİK TARTIŞTI AMA SONUCA ULAŞMADI
 
2013-2016 yılları arasında İmralı’da yapılan görüşmelerde de konuyu sık sık gündeme getiren Öcalan, bu meselenin tartışılmasını istiyordu. Ardından kurulan Demokratik İslam Kongresi’nde (DİK) mesele kısmen tartışıldı tartışılmasına ama Öcalan’ın önerileri hayat bulmadı. Hatta Öcalan’ın “dinde reform” önerisini AKP medyası “dinsizlik” olarak anti propaganda malzemesi haline getirdi. Öcalan bu saldırılara rağmen dinde reform önerilerini ve bölgenin demokratikleşmesine ilişkin önerilerini ve düşüncelerini paylaşmayı sürdürdü, ta ki tecride alınana kadar. Tecride alınan Öcalan’ın dinde reform ve rönesans önerisi bir süre önce Arabistan’da yaşanan gelişmelerle yeniden gündeme geldi. 
 
Bölgeyi yakından takip eden Yazar Hamide Yiğit bir süre önce Mezopotamya Ajansı’na (MA) yaptığı açıklamada, dinde reform meselesinin Arabistan özgülünde gündeme gelmiş olmasının “var olan bir ihtiyacın dillendirilmesi ve kabul edilmesi açısından” önemli olduğuna, fakat Arabistan’ın bunu yapamayacağına işaret ediyor. 
 
DEMOKRATİK İSLAM KONGRESİ 
 
Demokratik İslam Kongresi çalışmalarında da yer alan MAZLUMDER eski Başkanı, HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen ise, Arabistan’daki bu konunun gündeme gelmesini, “bu ihtiyacın kabul görmesi” açısından önemsiyor. “Mevcut durumun sürdürülemez olduğu ortada. Din adamları tarafından zaman zaman komik fetvalar verilmeye devam edilse de, bilimle akıl ile bağdaşmayan tutumlar din adına sergilenmeye devam edilse de, sonuç itibariyle, Arabistan’daki reform söylemleri mevcut durumun sürdürülemez olduğunun itirafıdır” diyen Bilgen, “Yani bir ihtiyacın kabullenilmesidir. Bu ihtiyacı kabullenip gereğini mi yapacaklar yoksa kendi ihtiyaçlarını ve saltanatlarını devam ettirebilmek için yeni gerilimlerde ellerini güçlendirmeye mi devam edecekler” diye de kaygılarını paylaştı. 
 
Bilgen, şunları söyledi: “İhtiyaç yeni bir ihyadır, tecrid hareketinin yapılması, batıdaki rönesansvari bir çalışmanın dinin amacıyla ilgili bir sorgulanma ve yüzleşmenin yaşanmasıdır. Farklı inançların ve kimliklerin birlikte yaşamasını sağlayacak olan budur. Ama bunu Suud yapabilir mi, neden vazgeçip geçemedikleridir belirleyici olan şey. Saraylarından vazgeçecekler mi, yolsuzluklarıyla hesap vermeye yanaşacaklar mı? Buna dair hiçbir işaret yok, aksine halen mezhebi taassup, dini fanatizm var ve hala bölgedeki farklılıkları çatışma haline getirecek bir siyaset var.” 
 
'DİNDE REFORM' KABUL EDİLMEYE BAŞLANDI
 
Dinde yenilenme ve reform arayışının da “dinin arka planı” ile ilgili olmadığını bunun “dinin güç merkezleri tarafından kullanılmasına ilişkin” olduğuna işaret eden Bilgen, “Demokratik İslam Kongresi’nin yaklaşımı ve Sayın Öcalan’ın çağrısı, bu anlamda birlikte yaşamanın eşitlik, özgürlük, insan fıtratı ve doğası gibi evrensel hukukun temel argümanları açısından yeniden ele alınması üzerine bir vurgudur” dedi.