Kadınlar Öcalan’ın ‘yarım kalan yaşam projesini’ tamamlıyor

img

HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, uluslararası komployla Türkiye’ye teslim edildiğinde “Yarım kalan yaşam projem” dediği kadın özgürlük mücadelesi, kapitalist ataerkil sisteme karşı Ortadoğu’da yeşeren demokratik özerk sistemle tüm dünyaya yeni bir soluk oldu.

21. yüzyılda özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önemli aktörlerinden biri olarak öne çıkan Kürt kadınları, özellikle Ortadoğu’daki savaşla birlikte kimi kesimlerin yeni dikkatini çekse de kökleri geçmişe dayanan bir mücadeleye sahip. Şüphesiz bu mücadelenin kaynağı, erkek egemenliği ekseninde varlığını sürdüren toplumsal cinsiyet eşitsizliğini bugüne kadar gelişen süreçlerden farklı ele alan Kürt özgürlük mücadelesi. Sınıfsal ya da sosyal temelde gelişen devrim süreçlerinde kadını genelde yedek güç gören algı, Rojava’da kadın merkezli toplum modeliyle bertaraf edildi.  
 
Kürt kadının kendini tanımasından mücadelede geldiği aşamaya kadar etkili isimlerin başında ise hiç kuşkusuz PKK Lideri Abdullah Öcalan geldi. Sunduğu perspektif ve çözüm önerileriyle Kürt kadın mücadelesinde önemli bir yere sahip olan Öcalan, cinsiyet eşitsizliği sorununun çözümlenmesi konusunda yeni bir perspektifle kadın kurtuluş ideolojisini geliştirdi ve yol gösterdi. Bu perspektif, kölelik statüsünü dayatan eril egemen zihniyetin köklü sorgulanması, eşitlik temelinde değişim ve dönüşümün yaratılması yönünde, yeni bir mücadele ortaya koydu. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı tahribatlara karşı kadının kendi gerçekliği ve gücünün farkına vararak, eril sistemden kopuşu gerçekleştirebileceğini savunan “Kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik toplum paradigması”, kadın özgürlük mücadelesinde yeni bir çığır açtı.
 
Ulusal ve özgür kadın kimliğiyle örgütlenen kadınlar, eşitlik için verdikleri mücadelenin yanı sıra Kürt kimliğinin tanınmasında da büyük bir role sahip oldu. Dünyanın önde gelen kadın direnişlerinden birini sergileyen ve önemli kazanımlar elden eden Kürt kadınları, nasıl bu kadar önemli bir söz sahibi durumuna geldi? 
 
19’UNCU YÜZYILIN EFSANESİ
 
Erkek egemen sisteme karşı direnen Kürt kadınların mücadelesi elbette son 40 yıldan ibaret değil. Her ne kadar tarih onları yazmasa da kendi dönemlerinde büyük zafer ve kahramanlıklar elde eden sayısız Kürt kadın, yaşamın birçok alanında önemli başarılara imza attı. Türkiye özelinde ele alındığında tarihte siyasetten güçlü Kürt kadınlara rastlanılmakta. En tanınan isimlerin başında ise 19’uncu yüzyılda yaşamış olan Fata Rêş (Kara Fatma) geliyor. Toroslarda bulunan Revandiz'de yaşayan ve Maraşlı aşiret reisi olan Kara Fatma, 19’uncu yüzyıl ortalarında Kırım Savaşı dolayısıyla 300 süvarinin başında İstanbul'a gidip Saray’la görüşmeler yaptı ve Ruslara karşı savaşmaya hazır olduklarını belirtti. 1853-1856 yılları arasında katıldığı Osmanlı-Rus savaşlarından dolayı "Kürd Mücahidi" olarak bilinmesine rağmen İttihat ve Terakki yönetimiyle birlikte bir Türk kadın kahramanı olarak sunulmaya çalışıldı. Hatta 1956 yılında hayatı da filme çekilen Kara Fatma'nın Türk milli mücadelesinin önemli bir yüzü olduğu savunuldu. Oysa dönemin Avrupa gazetelerinde dahi "Kürt Prensesi", "Kürdistanlı Kara Fatma" ve "Kürt Amazonu" olarak tanıtıldı, dünya kamuoyunda başarısı konuşuldu. 1800'lü yılların sonunda da yaşamını yitirdi.
 
20’NCİ YÜZYILIN BAŞLARI 
 
Toplumunun ataerkil yapısıyla birlikte devletin başta dil olmak üzere kültürel ve sınıfsal dayatmalarıyla da mücadele etmek zorunda kalan Kürt kadınların ilk örgütlü mücadelesi olan Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti, 1919 tarihinde İstanbul’da kuruldu. Cemiyet, sadece kadın hakları için değil aynı zamanda ulusal bilinci sağlamak amacıyla faaliyet yürüttü. Osmanlı’nın son dönemlerinde kurulan Cemiyet, ilk faaliyetini çocuklar için yaptı. 19 Eylül 1919’da Şişli Etfal Hastanesi’nde 6 koğuş dolduracak kadar çok sayıda Kürt çocuğun parasız olarak sünnet ettirilmelerini sağlayan Cemiyet’in  faaliyet alanları ile ilgili olarak bazı bilgiler veren Kürt Kadınları Teali Cemiyeti Nizâmnâmesi’nde, kuruluş amacı şöyle açıklandı: “Kürt kadınlığının medeni bir bakış açısıyla yükselmesini ve ilerlemesini sağlamak, Kürt aile hayatında kurumsal ve toplumsal düzenlemeler gerçekleştirmek, Ermeni tehciri ve onu izleyen diğer zorunlu göçler nedeniyle ‘sefil bir hale gelen’ Kürt yetim ve dullarına iş bularak veya cemiyet adına nakdi yardımda bulunarak onları içinde bulundukları sefaletten kurtarmak.”
 
Amaçlar doğrultusunda gazete, dergi, kitap ve risalelerin yayınlanması, Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinde Cemiyet’e bağlı şube, kütüphane ve tartışma salonları açılması, üyelere hitaben konferanslar düzenlenmesi ve dersler verilmesi hedeflendi. Cemiyet’in 3 ay gibi kısa bir süre devam eden faaliyetlerinden sonra kapatılışı ile ilgili çok önemli bir makale, 1928 yılında Gürcistan’ın başkenti Tiflis şehrinde Rusça yayın yapan Zarya Vastoka gazetesinde yayımlandı. Cemiyetin kuruluşundan 10 yıl sonra kaleme alınan ilgili makalede, şöyle denildi: “Constantinopolis milliyetçilerinin hilekarlıkları ve soruşturmaları yüzünden dernek tüm şubeleriyle birlikte kapatıldı.” Ancak Cemiyet’in hangi faaliyetlerine soruşturma açıldığı ve bunun yanında faaliyette bulunanların ne tür baskılar gördüğü hakkında detaylı bir bilgiye yer verilmedi. 
 
1960 VE 70’Lİ YILLAR 
 
Ülkede, 1960’lı yıllarla solun artan popülerliği ile birlikte “kadın sorununa” dair yanıtlar da aranmaya başlandı. Kürt özgürlük mücadelesinin yeni yeni filizlendiği bu süreçte kadınlar, Diyarbakır’ da 29 Kasım 1977 tarihinde Devrimci Demokrat Kadınlar Derneği (DDKAD) kurdu. Aktif bir şekilde çalışma yürüten kadınlar, mitingler, ev gezmeleriyle toplantılar düzenledi, anadilde eğitim için çalışmalar yürüttü. 8 Mart’ı ilk kutlayan kadın derneği olan DDKAD’ın yöneticileri, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 8 Mart’ı kutladıkları için Diyarbakır’da tutuklanarak yargılandı. 
 
ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİN ETKİSİ 
 
Ülkenin karanlık dönemlerinden biri olan 1980’lı yıllara gelindiğinde özellikle batı metropollerinde bağımsız Kürt kadın grupları ve dergi çevreleriyle bir örgütlülük yaratıldı. 1980’li yıllar kadınların Kürt hareketi ve ulusal mücadele bağlamında harekete geçtiği yıllar olurken, 1990’lı yıllar bu mücadelenin kitleselleştiği yıllar oldu. Köy yakmaları ve boşaltmalarıyla batıya başlatılan zorunlu göç, kadınların mücadelede aktif olmalarında büyük bir rol oynadı. Kürt özgürlük hareketinin büyüdüğü bu yıllarda özellikle gelişen “serhildan” süreci kadınların örgütlenmesinde önemli bir etkiye sahip oldu. Artık örgütlülükleriyle sahneye çıkmaya başlayan kadınlar, Kürt özgürlük hareketi ile paralel gelişen mücadelenin yanı sıra siyasi parti ve kuruluşlardan bağımsız örgütlendi. Sokak muhalefetinin önemli güçlerinden biri olan kadınlar, bu dönemde Yurtsever Kadınlar Derneği (YKD),  Dicle Kadın Kültür Merkezi, Ulusal Demokratik Kadın Derneği (UDKD), Kürt Kadın Dayanışma, JİYAN Kadın Kültür Evi, Yaşamda Özgür Kadın, Roza ve Jujin gibi dergilerle bağımsız örgütlenmelerini güçlendirdi. 
 
Tutuklanan yakınları için cezaevi kapılarında bekleyen ve çatışmalarda çocuklarını yitiren annelerin sürece dahil olması Kürt kadın hareketinin dönüm noktası oldu. Siyasi parti, bağımsız örgütlenmeler ve annelerin mücadelelerinin yanı sıra Kürt özgürlük hareketinde yer alan “kadın savaşçılar” gerçekliği ise feodal, ataerkil bir yapıya sahip olan toplumun değişim ve dönüşümünde büyük etki yarattı. 
 
DÖKH’TEN TJA’YA 
 
2000’li yıllar ise Kürt kadınların kamuoyundaki görünürlüğünün başlangıcı oldu. Sunduğu perspektiflerle Kürt kadın tarihinde önemli bir yere sahip olan Öcalan’ın 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası komployla Türkiye’ye getirildiğinde “Yarım kalan yaşam projem” dediği kadın özgürlük perspektifiyle yollarına devam eden kadınlar, özsavunmadan kültür sanata ve ekonomik bağımsızlığa kadar geliştirdikleri projelerle dikkat çekti, kadın hareketlerine model oldu. Aileden ve sistemden kopuşu hedefleyen özerk bir yapılanma aşamasına geçen Kürt kadınların, Türkiye’deki feminist örgütlerle buluşmaları da 2000’li yıllara denk geldi.  
 
Çalışmalarını çatı örgütlenmeleriyle sürdüren kadınlar, 2005 yılında Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) çatısı altında bir araya geldi. Kadına yönelik şiddet, baskı, katliam, taciz, tecavüz, fuhuş ve daha birçok sorunda mücadele veren DÖKH, tüm engellere, baskılara ve zorluklara rağmen çalışmalarını sürdürdü. Uzun yıllar sonra DÖKH, aldığı kararla 2015 yılında Kongreya Jinên Azad (Özgür Kadın Kongresi-KJA) çatısı altında birleşti. 1 Şubat 2015 tarihinde düzenlenen kongrede, DÖKH sonlandırılarak yenilenen örgütlenme modeliyle KJA ile yola devam edildi. KJA’nın 2016 yılında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmasıyla kadınlar, Tevgera Jinên Azad (Özgür Kadın Hareketi-TJA) çatısı altında mücadelesine devam etti.
 
KOTADAN EŞBAŞKANLIĞA 
 
Siyasi partilerdeki örgütlenme süreci, kadın kotasından eşbaşkanlığa uzanan süreci içerdi. 1994 yılında kurulan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) ile birlikte başlayan kadın politikası, yıllar içerisinde verilen emek ve mücadeleyle bir örgütlenmeye dönüştü. Kadınlar, ilk kez HADEP’in 2000 yılında gerçekleşen kongresinde kadın kolları ile özerk bir yapı olarak tanımlandı. Kongrede ek 4. madde ile “pozitif ayrımcılık” ilkesi tüzüğe eklendi. Böylece 1997 yılında kadın komisyonuyla başlayan örgütlenme, 2000’de kadın kolları, 2005 itibariyle de kadın meclislerine dönüştü. Uygulanan yüzde 25, 35 ve 40 kadın kotası, 9 Kasım 2005 tarihinde kurulan Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile eşbaşkanlık sistemiyle sonuçlandı. 
 
YEREL YÖNETİMLER 
 
Yerel yönetimlerdeki temsiliyet ise, 1999 seçimleriyle aşama aşama gelişti. Kota ve pozitif ayrımcılık ile 1999 yerel yönetimler seçimlerinde 3 belediyede kadınlar başkan seçilirken, 2004  yerel seçimlerinde 4, 2009 yerel seçimlerinde 15 belediyede kadınlar söz sahibi oldu. Bu süreçlerde, kadın belediye meclis üyelerinin sayıları da eş güdümlü olarak arttı. 2014 yılında gerçekleştirilen seçimler, yerel yönetimlerdeki temsiliyet açısından dönüm noktası oldu. Eşbaşkanlık sistemiyle girilen seçimlerde kazanılan 102 belediyenin 96’sında eşit temsiliyet yaşam buldu. 
 
Bu süreçten sonra kadın belediye eşbaşkanları ön plana çıkarken, 30 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde 59 kadın belediye eşbaşkanı seçildi. Böylece belediyecilikte edinilen birikim, yerel yönetim düzeyinde güçlü bir kadın perspektifine dönüştü. 
 
KADIN DEVRİMİ 
 
Bugün dünyanın dört bir yanında farklı oluşumlarla kadın özgürlük mücadelesinde önemli bir rol üstlenen Kürt kadınları, özellikle DAİŞ’e karşı verilen savaşta dünya tarihinde yeni bir sayfa açtı. Önemli deneyimlere sahip bir güç olarak Ortadoğu’da, kadınlar öncülüğünde başlatılan yeni inşa sürecine mücadeleleriyle öncülük etti. Öcalan'ın fikir ve perspektifleriyle örülen bu yeni yaşamda kadınlar, demokratik özerk sistemdeki rolleriyle tüm dünyaya umut oldu.