ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çözüm perspektifinin sadece Kürt sorununu çözme değil, dünyadaki tüm sorunları ele aldığını belirten yazar Fuat Kav, Öcalan’ın artık evrenselleşen bir lider konumuna geldiğini söyledi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye'den çıkarılmasıyla başlayan, 15 Şubat 1999’da Türkiye teslim edilmesiyle devam eden uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. İmralı’da ağır tecrit altında tutulan Öcalan’ın fikirleri tüm dünyaya yayılırken, barışta ısrarı her seferinde çözümün adresi olarak gösterilmesine yol açtı. Öcalan’ın komployu boşa çıkardığını söyleyen yazar Fuat Kav, değerlendirmelerde bulundu.
KOMPLONUN AMACI
Uluslararası düzeyde gerçekleştirilen komplonun amacının Kürdistan’da gelişen mücadelenin önünü kesmek olduğunu vurgulayan Kav, “Özgürlük hareketinin öncülüğünde gelişen mücadelesi giderek boyutlandı, derinlik kazandı. Artık sadece Kürt sorununu ele alma yerine evrenselleşen, Ortadoğu’nun bir parçası haline gelen Kürt sorununu bir bütün olarak çözerken, Ortadoğu’daki bazı sorunlarla da ilgilenme ve çözüm için gelişen bir mücadele süreci oldu. Aynı zamanda Ortadoğu’da giderek Kürt özgürlük hareketinden, ideolojik yapılanmasından etkilenen, özgürlükten ve doğru yaşamdan olan kesimlerin etkilenme durumunun ortaya çıktığı bir dönemdi. Mücadeleyi durduracaklardı, özgürlük hareketi bu anlamda tasfiye olmuş olacaktı, Başkan Abdullah Öcalan, İmralı’da etkisiz hale getirilmiş olacaktı, fakat biliyoruz ki bunların hiçbiri olmadı” dedi.
Kav, NATO’nun üyesi olan Türkiye’nin güçsüzleştiği, irade kaybına uğradığı ve Ortadoğu’da gelişebilecek özgürlük mücadelesinde ortaya çıkacak sonuçlarda Türkiye’nin jandarmalık görevini yerine getiremeyeceği anlaşılınca uluslararası komplonun gündeme geldiğinin altını çizdi. Konseptin de bu anlamda oluştuğunu dile getiren Kav, “Sadece Türk devletinin kurtarılması değil aynı zamanda Ortadoğu’da giderek uluslararası güçlerin denetiminden çıkma olasılığının da yüksek olduğu bir süreçte bu komplo gerçekleşti” şeklinde konuştu.
ÖCALAN'DAN YENİ PARADİGMA
Komplonun amacına ulaşmadığını vurgulayan Kav, “Özgürlük hareketi eğer geri adım atmamışsa, o günden bu güne büyük alanları kapsayan bir mücadele sürecine dahil olmuşsa, uluslararası düzeyde gerçekleştirilen komplonun amacına ulaşmadığını gösteriyor. Başkan Abdullah Öcalan’a ilişkin tasarlanmış olan konsept hayata geçirilmedi. Öcalan, İmralı Adasında yeni bir paradigmayla kendini ortaya koydu. İdeoloji yapılanmasını yeniden ele alıp değerlendirerek kendisini deyim yerindeyse İmralı Adasında yeniden yarattı” ifadelerini kullandı.
HER ALANA YAYILDI
Komplo karşısında Kürt özgürlük hareketinin de tasfiye olmadığını dile getiren Kav, “En nihayetinde yeni paradigmayla birlikte Başkan Öcalan’ın ortaya koyduğu yeni perspektif temelinde PKK kendisini yeniden inşa etti, değerlendirdi. Dolayısıyla eskiyi çok çok aşan bir sürece giriş yapmış oldu. Hem coğrafik olarak daha geniş bir alana yayılmış oldu hem de ideolojik derinleşmeyi sağlamış oldu. Dolayısıyla nereden bakarsak bakalım, uluslararası düzeydeki komplo amacına ulaşmadı. Komployla; özgürlük hareketi ile Ortadoğu’daki gelişmeleri birbirinden koparmak istediler. Ama bunu da başaramadılar. Özgürlük hareketi, sadece Kuzey Kürdistan değil, Güney’e de daha fazla açılım sağlamış oldu. Ortadoğu’nun birçok ülkesinde kendi ideolojisini, siyasetini inşa edebilme ortamı oluşturdu” şeklinde konuştu.
ORTADOĞU’DA İRADE OLDU
Kürt özgürlük hareketinin, ideolojisini inşa edebilmenin ortamını oluşturduğuna en somut örneğin Rojava Devrimi olduğunu aktaran Kav, Öcalan’ın ideolojisini esas alan bir devrim olduğunu vurguladı. PKK’nin bu bağlamda enternasyonal bir güce de kavuştuğunu dile getiren Kav, “Başkan Abdullah Öcalan'a komplo düzenlenmeden önceki PKK’nin ideolojik olarak enternasyonal duruşu, komplodan sonraki süreçte örgütsel bir duruşa kavuşmuş oldu. PKK, bu anlamda hem büyüdü, hem gelişti hem de siyasal bir güç olarak Ortadoğu’da irade noktasında gelmiş oldu” diye aktardı.
İMRALI TECRİDİ
Komplonun boşa çıkarılmasının komplocuların amaçlarından vazgeçtikleri anlamına gelmediğini kaydeden Kav, uluslararası güçlerin, “a, b” konseptlerinin olduğunu söyledi. Özgürlük hareketinin giderek açılım göstermesi, Öcalan’ın artık evrenselleşen bir lider haline gelmiş olmasının komployu boşa çıkarırken, aynı zamanda komplocuların yeni bir süreci başlattıklarını dile getiren Kav, “Bu anlamda İmralı sistemi oluşturuldu. İmralı sistemiyle, Öcalan katı bir tecrit, toplumdan soyutlanması ve uzun süre çürüme politikasına tabi tutuldu” dedi. İmralı tecridinin özel bir uygulamayı ifade ettiğini aktaran Kav, “Dünyanın birçok yerinde örgüt liderleri cezaevlerine konuldu. Ancak bu kadar uzun, denizin orta yerine kurulan bir hücrede tek başına 23 yıl boyunca tutulması pratiği yok gibi. 10 yıl da kalanlar var ama Başkan Abdullah Öcalan kadar uzun süre kalan kimse yok. Bu da komplonun bir başka biçimde sürdürülmesi anlamına geliyor” diye ifade etti.
SORUN KAYNAĞI ULUS DEVLET
Ortadoğu’daki sorunlara ve Öcalan’ın bu konudaki fikirlerine değinen Kav, sorunların esas kaynağında ulus devletlerin oluşumu olduğunu dile getirdi. Oluşan ulus devletlerin, katı bir milliyetçilik, dogmatizm, faşizm, imha ve inkarı oluşturduğunun altını çizen Kav, devamında şunları söyledi: “Ulus devletin, dini imanı milliyetçiliktir. Milliyetçiliğin bir ötesi de faşizmdir. Demokrasiden, özgürlüklerden yana olmayan, tamamen iç savaşı da ifade eden ulus devlet yaklaşımının, sorunların temel kaynağı olduğunu Öcalan savunmalarında geniş ifade etmiştir. Ulus devlet, Ortadoğu’yu parçalamış, bölmüş, dinlere, inançlara göre ayrıştırmış ama aynı zamanda bunları karşıt konumuna getirmiş. Bunun bir İngiliz politikası da olduğunu söyleyebiliriz. İngiltere, Ortadoğu’daki ulus devletin yaratılmasında birinci derecede rol oynayan emperyalist devlettir. Kapitalist modernitenin Ortadoğu’daki versiyonun başı İngiltere’dir. Oraya konumlandı, inançları, aşiretleri, beylikleri inceledi ve buna uygun olarak da birçok devlet şekillenmesine gitti. Esas amacı Ortadoğu’da farklı farklı devletler adı altında oluşturduğu bu oluşumlarla halkları güçsüz, birbirleriyle sürekli çatışır hale getirmekti. Arapların, neredeyse 24’e yakın devlet inşasına gidilmesinin nedeni budur. Araplar açısından bir devlet yeterliydi aslında. Ama orada konfederal biçimde örgütlenmiş olsalardı, o zaman bölünmemiş olacaktı ve İngiliz emperyalizme karşı tek yumruk halinde kendisini örgütlendirebilirdi. Bu olasılığı da düşünen İngiliz emperyalizmi, Ortadoğu’yu böldü, parçaladı. Bunlar içinde Kürdistan, Ermeniler, Kürtler, Süryaniler de var.”
ORTADOĞU DEĞERLENDİRMESİ
Öcalan'ın Ortadoğu'ya ilişkin değerlendirmesinde, “Ortadoğu’da ulus devlet, sorunlara çözüm getiremez. Ortadoğu'da ulus devleti savunmak yeni baştan kana bulandırmak demektir. Bir düşünce, ulus devlet anlayışı temelinde kendisini örgütlendirirse oradaki sorunları çözmesi mümkün değildir. O zaman neyi yapmak gerekiyor; Ortadoğu’da tamamen ulus devletin dışında demokratik, konfederal paradigma ekseninde, kadın özgürlüğünü esas alan, tüm ulusların kimliğiyle kendisini ifade edebildiği bir ortak çatı altında yaşama düşüncesi oluşturulursa çözüm de bu temelde geliştirilebilir” dediğini hatırlatan Kav, “Kürtler açısından da durum böyledir. İç içe bir yaşam tarzı oluşturmuş olan Kürtler ve Türkler, Kürtlerle Farslar... yani farklı uluslara ayrıştırarak, farklı devletler oluşturarak, araya sınırlar koyarak sorunu çözmek mümkün değildir. Tamamen bir arada, ama demokrasi ve özgürlüğün gereği temelinde sorunu çözmek çok daha doğrudur” şeklinde konuştu.
ÇÖZÜM YAKLAŞIMI
Devlet temsilcilerinin birbirini tekrar eden söylemlerinin olduğunu ifade eden Kav, dünya ve Ortadoğu sorunlarına dair bir perspektiflerinin olmadığını söyledi. Kürt, Ortadoğu ya da dünyadaki sorunlara ilişkin herhangi bir çözüm yaklaşımının ortaya konulmadığını vurgulayan Kav, şunları kaydetti: “Dünya kendisini tekrarlıyor. Giderek sorunlar da derinleşiyor. Bugünkü sorunlar, 100 yıl öncesini çok çok aşıyor. Toplumlar, bir bakıma patlama noktasına gelmiştir. Bunu bir kenara koyduğumuzda onların söylediği her şey tekrar. Ama Öcalan’ın, her seferinde sorunlara ilişkin çözüm yaklaşımı var. Herkes, ‘ben bir devlet kurmak istiyorum’ diyor. Kimsenin kendi devletinden vazgeçmediğini biliyoruz. Ne Ortadoğu’daki ne de dünyadaki liderler bunun değişmesini istemiyor. Ama Öcalan’ın gerçekten de hem soruna bakış açısı hem de çözüme ilişkin yaklaşımları çok farklı. Mesela kendisi, ‘devlete gerek yok. Devlet için can çekişiyorsunuz, bana 10 tane devlet verin ben istemem, çünkü devlet sorunların kaynağıdır. Bana 40 tane devlet inşa etme inisiyatifi verirseniz de ben inşa etmem, 40 devlet kurarsam 40 kere daha fazla dünya sorunlarını büyütmüş olurum’ diyor. O zaman sorun devletlerin büyütülmesi değil küçültülmesidir. Çözüm, demokrasi sınırlarının daha da genişletilmesidir. Çözüm kadının irade haline getirilmesidir.”
ÖCALAN’IN ÖNEMİ
Kav, Öcalan’ın çözüm tarzını da şöyle anlattı: “Toplumsal cinsiyetçiliğin her yerden kaldırılması gerekiyor. Öcalan’ın çözüm tarzı; demokratik konfederalizm, devletsiz toplum, demokrasi anlayışı, kadına ilişkin özgürlük tezleri, sınırların ortadan kaldırılması, iç içe olan halkların bir arada yaşayarak kendilerini ifade etmeleridir. Bu nedenle Öcalan önemlidir. Bu nedenle uluslararası düzeyde aydınlar, yazarlar, birçok yabancı enternasyonal konumunda olan saygın insanlar, Öcalan’ın fikirlerine önem veriyor. ‘İmralı’nın kapısını açın, konuşsun, konuştukça ondan feyz alırız’ diyor. Başkan da, ‘beni bırakın projelerim var, 3 ay içinde Türkiye’de ekonomik sorunu, 6 ay içinde konut sorununu, bir sene içinde göç sorununu çözerim’ diyor. Bu açıdan Öcalan’ın önemi lider pozisyonun hakimiyeti, sorunlara ilişkin yaklaşımdır. Mevcut durumda, diğer tüm devletin liderlerinin klasik anlamda getirmiş oldukları tezler, halkları oyalamadır, savaş rantından yararlanmadır. Fakat Öcalan’ın öyle değil, tam tersine onun projeleri vardır. Bu bağlamda daha gerçekçidir” şeklinde konuştu.
EVRENSELLEŞEN BİR LİDER
Kürt sorununun kaynağının Türkiye olduğunu, Öcalan’ın da kilit konumda olduğunun altını çizen Kav, “Öcalan’ın üzerindeki tecrit kaldırılsa, özgürlüğüne kavuşmuş olursa, doğal liderliğiyle öne sürmüş olduğu çözüm perspektifiyle, Ortadoğu’daki barışçıl yaklaşımıyla sorunların çözümünde belirleyici konumda olur. Öcalan, Kürt sorununu dar anlamda değerlendirmiyor. Reel sosyalizm çözümlemesini yaptı, Sovyetler Birliği, ulus devlet çözümlemesini yaptı ve mevcut durumda Öcalan’ın çözüm perspektifi aslında sadece Kürt sorununu çözme değil Ortadoğu’daki sorunların çözümünü de rahat biçimde ele alan, değerlendiren bir perspektiftir. Dünyadaki tüm sorunları da ele alan, değerlendiren bir perspektiftir. Yani Öcalan’ın artık yerel düzeyde değil evrenselleşen bir lider konumuna geldiğini herkesin bilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
MA / Zemo Ağgöz