HABER MERKEZİ - Efrin sınırında 14 gündür istediği sonucu alamayan Ankara, hem yerel hem de küresel güçler tarafından askeri testten geçiyor. Testi geçemeyen bir Ankara'yı neler bekliyor?
Türkiye'nin ön cepheye sürdüğü paramiliter güçlerle birlikte 20 yıl sonra dayandığı Suriye sınırı, tüm yerel ve küresel güçlerin ilgi odağı. Ölen siviller, göçertilen insanlar, denenen silahlar ve serpilen düşmanlık tohumları değil; bu ilgi askeri uzmanların test alanına dönüşmüş durumda. Bundan kaynaklı "düşük tonlu" tepkilerle "bekle gör" politikası izleyen yerel ve küresel güçler, günün sonunda müttefiklik, ortaklık gibi ilişkilerini yeniden belirleyecekler!
Türkiye'nin eski özel harekatçılarından şimdinin "askeri uzmanı" Metin Gürcanlı, daha Efrin operasyonu başlamadan Twitter hesabında, "Afrin 40x30 km.lik bir alan. Rusya onay verirse+ÖSO'yla birlikte TSK unsurları aktif kullanılırsa operasyon en fazla 1 hafta sürer" dedi. Ve bir kaç gün üst üste haritalar yayımladı, senaryolar yazdı, çizdi. Ama nedense temposunu düşürmüş!
Başbakan Binali Yıldırım'ın 15 maddelik basın talimatına uygun "kahramanlık hikayeleri"ni bir kenara bırakırsak işlerin iyi gitmediği derinliklerde yankılanmaya başladı bile.
ASKERİ UZMANLAR SORULAR SORMAYA BAŞLADI
Hükümet politikaları doğrultusunda iç kamuoyuna gaz veren "askeri uzmanları" geçersek, 25 Ocak'ta Çin'in resmi haber ajansı olan Xinhua'nın eski Ankara muhabiri Zheng Jinfa’nın, Türkiye'nin sadece güçlenen Kürtlere karşı yürüteceği operasyonla sınırlı kalmayıp "bölgede sahip olduğu gücünü göstermeye çalıştığı" ifadesi dikkat çekici. Bu gelişmeyi bir gün sonra Rusya BDT Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve askeri uzman Vladimir Yevseyev, "Bir haftadan az savaşan Türk ordusu orada (Efrin'de) sıkıştı. Bu askeri bir operasyonun en kötü örneği" diyerek bölgenin yakından izlendiğini gösterdi. Yevseyev'in Türkiye'nin sahada ön cephede kullandığı "Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçlerinin savaşacak durumda olmadıkları" vurgusu, Kürt kaynakları tarafından defalarca kamuoyuna aktarılmış bir gerçeklik olarak kenarda dursun.
Suriye savaşının başladığı günden bu yana 5’inci kez Efrin'e giden Rus Federal Haber Ajansı'nın (RIAFAN) askeri muhabiri Kirill Romanovskiy, 30 Ocak'ta Sputnik'e, Ankara’nın başlattığı askeri operasyonunun "hafif yürüyüş" şeklini geçmeyeceğini belirterek, "Türk ordusunun muharebe kabiliyeti düşük" belirlemesinde bulundu.
RUSYA KÜRTLERİ DE TÜRKLERİ DE GÖRMEK İSTEDİ
Efrin'de askeri kaynaklar, Rus yetkililerin "Hazırlığınızı biliyoruz. O yüzden hava sahasını açtık" sözlerini paylaşıyor. Bu sözlerin Ankara için de geçerli olduğu anlaşılıyor. 26 Ocak'ta Moskova’da RİA Novosti tarafından düzenlenen yuvarlak masa toplantısında Rus uzmanlar konuyu etraflıca ele alıyor. Kürtlere verilen mesaj, Ankara'ya da Moskova merkezli Ortadoğu ve Şarkiyat Çalışmaları Enstitüsünden Amur Hacıyev tarafından o masada dile getiriliyor: "Rus askerleri Afrin’den çekildi." Rusya artık Türkiye'nin askeri kabiliyetini ve çıkardığı sesin denkliğini görmek istiyordu...
HABERLER BEKLENTİYİ KARŞILAMIYOR!
Aynı gün İngiliz Times'a konuşan ÖSO içinde yer alan Sultan Murat Tümeni'nin komutanı Albay Ahmed Osman, "Kötü hava koşulları nedeniyle savaşçılar kolay hareket edemiyorlar. PKK'lı teröristler mevzilerini güçlendirmeye devam ediyor. Keskin nişancıları ve yüksek teknolojili silahları var. Cephe hattına çok sayıda mayın döşemiş durumdalar" derken, operasyonda yaralı kurtulan tankçı uzman çavuş Alper Akpunar, evinde gazetecilere bölgeyi 3 gün boyunca top atışına tuttuklarını ancak sınırdan yalnızca 200-300 metre ilerledikten sonra vurulduklarını anlatacaktı.
İki gün sonra operasyonu yönetenlerden Yüzbaşı Onur Özdoğan, yaralı olarak tedavi gördüğü hastanede kendisini Üsteğmen Oğuz Kaan Usta ile Uzman Çavuş Mehmet Muratdağı'nı sedyeyle taşıdığını belirterek, "Komutanım 'Evelallah kurtulacaksınız' deyip beni kurtardılar, sonra da şehit düştüler" açıklaması anaakım medyasında geçti. Yine yaşamını yitiren askerlerle ilgili çelişkili rakamlar da satır aralarında dolaşmaya başladı.
PUTİN GÜVENLİK KONSEYİNİ TOPLADI!
Kürtlere ve Türklere "Hele göreyim sizi" diyen Rusya, yaşanan bu süreç üzerine durum değerlendirmesi yapmaya başladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleriyle toplandı. Toplantının ana gündemi Efrin olurken, ne konuşulduğu şimdilik bilinmese de Kürtlere karşı "pişmanlık" duygusu üzerine yürütülen diplomasi kulaktan kulağa yayılmaya başladı.
İSMİ, KAPSAMI, SÜRESİ DEĞİŞTİKÇE DEĞİŞİYOR
TSK’nin günlük olarak net ölü ve yaralılar üzerinden rakamlar verdiği, adına "Zeytin Dalı" dediği ve ardından "çember, hilal, kelepçe, kıskaç" gibi terimlerle 4'den 8 kola çıkarttığı operasyonun ömrü, kapsamı ve biçimi gün geçtikçe daraldı. Üç saat bir haftaya, bir hafta bir aya, bir ay ise yaz aylarının başına ertelenen ve kapsamı tüm Efrin'den 30 kilometreye, 30'dan 20 kilometreye, oradan da roket menziline kadar daraltarak devam eden operasyonda alarm zilleri çalınca Ankara yeniden toplandı.
BİLGİ PARÇA PARÇA SIZIYOR
Siyaset, sokak, iktidar, muhalefet, medya, sanat, futbol bilumum 7'den 70'e Kilis'ten aşağıya inince operasyonun perde arkası da nihayet "havuz" medyasına düşmeye başladı. Okan Müderrisoğlu, Sabah'taki köşe yazısında, 17 Ocak'ta toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, "endişelerin ağır bastığı" anda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "siyasal risklerini de hesaba katarak, 'Gereği yapılacak' direktifi vermesi gibi. Bu 'Başkomutanlık kararlılığı', Suriye hava sahasının açılması için Rusya ile sürdürülen müzakerelerin netice vermesi, terör örgütü ile taktik işbirliğine yoğunlaşan ABD'ye karşı net duruş, 'YPG 7 yıldır yığınak yapıyor!' çekincelerinin de aşılmasının ardındaki ana faktör" olduğunu yazdı. İlginç olan Müderrisoğlu, "Arka plan diplomasisi ile de değerlendirmek durumundayız" dediği ve milli duyguları kabartan operasyon için kullandığı "Sahaya gelince... Öylesine karışık ki!" sözü süreci özetliyor.
Yeniçağ gazetesi köşe yazarı Ahmet Takan 31 Ocak yazısında, her şeye rağmen savaşamayan "yerli ve milli" ÖSO unsurlarının durumunu özetledi. Kürt kaynakları tarafından birçok kez açıklanan bilgileri teyit edici yazı kaleme alan Takan, şunları kaydetti: "AKP Genel Başkanı R. Erdoğan, partisinin dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmada ÖSO'yu Kuvayı Milliye'ye benzetti. Talihsiz bir benzetme oldu bence… Kuvayı Milliye'yi ÖSO gibi, ÖSO'yu da Kuvayı Milliye gibi bilebilmemizin imkanı yok!.. Neden?.. Birkaç soruyla izah edelim: Kurtuluş savaşımızın öncü birlikleri olan Kuvayı Milliye'de kim aylık 250 dolar maaşa bağlanmıştı?.. Hangi Kuvayı Milliye komutanı, güzel mahallerde ailesine kiralanan ev, aile fertlerine sağlanan iş imkanları şartıyla/karşılığında cephede savaş vermişti?.. Şimdilik bu kadarla kalsın!..”
CAYDIRICI VE PAZARLIK GÜCÜNÜ KAYBEDEBİLİR!
Rusya, ABD, Fransa, Mısır, Almanya, İran, Suriye ve daha birçok ülke tarafından "gözlemci" statüsüyle yaptıkları açıklamalar, Türkiye'nin askeri potansiyelinin gözlemlendiği, takip edildiği, değerlendirildiği ve test edildiği anlaşılıyor.
Şimdi yeniden 16 Eylül 1998 tarihinde dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ı Suriye'den çıkartılması için Hatay sınırında sarf ettiği sözleri hatırlayalım. Ateş, "Sabrımız kalmadı" diyerek, Suriye'yi tanklarla girmekle tehdit etti.
20 yıl sonra Suriye sınırını geçen Türkiye, desteklediği paramiliter güçleriyle birlikte Efrin'de eli boş dönerse, komşuları üzerindeki caydırıcı ve küresel düzeydeki pazarlık gücünü yitirmiş olacak. Belki de en fazla korktuğu "dış müdahale"ye açık hale gelecek.
Sonuç itibariyle bu testi başta İran, Suriye olmak üzere Rusya, ABD gibi küresel güçlerin yakın izlediğini not edelim!
Efrin'dekilerin "Çağın Direnişi" dedikleri de sanırım bu testin sonucu olacak...
MA / Sedat Yılmaz