DİYARBAKIR - Figen, Sertaç ve Gülistan Ekti kardeşler, özgürlük ve var oluş mücadeleleriyle kız kardeşlerin mücadelesini günümüze taşıyor. “Evde üç kız kardeş, sokakta üç yoldaş olduk” diyen Gülistan Ekti, “Mirabal Kardeşlerden habersizdik ama burada da Kürt kadınları destansı bir mücadele veriyor” dedi.
Dominik’te 60 yıl önce başlayan kavga, bugün dünyanın dört bir yanında en ücra köşeleri dahi sarmış durumda. Üç kız kardeşin işkence ve tecavüze uğrayıp öldürüldükleri 25 Kasım günü, bugün tüm kadınların boyun eğmediği, alanlarda birbirine sarıldığı gün. Üç kelebeğin fısıldadığı sihir ise, günümüzde Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı Helhel (Çitlibahçe) köyüne uzanan üç kız kardeşin mücadelesinde yaşam buluyor.
Üç kız kardeşin politik mücadelenin yanı sıra verdikleri var oluş mücadelesi anne Saniye Ekti ile başlar. Cins bilincinin yanında çocuklarına kimlik bilincini de aşılayan anne Ekti, Sertaç, Figen ve Gülistan Ekti başta olmak üzere diğer iki kızı ve iki oğlunu da aynı mücadeleye katar. Başları devlet ile beladan çıkmayan ailenin evi, öyle ki bir günde bazen beş bazen on kez basıldığı olur.
KÜRTÇE İSİMLERLE GELEN YASAK
Devletin kadın başta olmak üzere Kürt halkına yöneliminin vücut bulmuş hali olan ailenin her bir bireyi anne Ekti ile birlikte mücadeleyle tanışır. Annenin çocuklarına verdiği Rojhat, Ala Rengin ve Berzan isimleri “yasak” denilerek ret edilir. Ailenin en küçük kızı olan Gülistan Ekti, şuan 35 yaşında. Devletin kabul etmediği ismiyle Rojhat henüz 9 yaşındayken evlerinin sayısız kez basılması ve her defasında başta annesi olmak üzere ailenin tüm bireylerinin gözaltına alınıp işkence görmesiyle Kürt kimliğinin farkına varır. Yaşadığı Helhel köyünde, devletin baskısı nedeniyle tüm köy halkı koruculuk dayatmasına boyun eğerken, ailesi ret eder. “Asıl düşman kendi ırkına karşı elline silah alandır” diyerek koruculuğu ret eden anne Saniye Ekti, bu noktada bizzat hedef alınır. Bir yandan devletin baskısıyla karşılaşan aileye yönelik diğer yandan da koruculuğu kabul eden köy halkının saldırıları başlar. Artan baskılar, işkence, gözaltı ve ev yakmaları ile devam eder.
BİR GÜNDE 10 BASKIN
Her sabah askerlerin postal sesleri ile uyanan Ekti’nin yaşadığı ev bir günde bazen beş bazen de on kez basılır. Her baskında erzaklar yerlere dökülür, “evde terörist var” denilerek bahçe ve ev kazılır, kış için hazırlanan odunlara askerlerce el konulur, amaç son kalan aileyi de korucu yapmak. Ya korucu olacaklar ya da köyü terk edecekler. Nitekim aile, köyü terk eder ancak verdikleri mücadele gittikleri kentlerde devam eder.
GÖZALTI VE İŞKENCE
7 kardeş anne ve babadan oluşan aile, hayatlarının hiçbir döneminde 9 birey bir arada yaşayamaz, ya anne kaçaktır, ya da kızları ve oğulları. Ev baskınlarının artması sonucu dağlarda, bazen camide bulunan boş tabutlarda, ya da köyün meydanında bulunan ve sadece kadınların banyo olarak kullandıkları yerlerde gizlenen anne, hayatının bir kısmını kaçak olarak yaşar. Her gözaltı ve tutuklamada tırnakları çekilir, beli kırılan ve gördüğü işkence sonucu bir böbreğini kaybeden annenin kulak zarı da patlar.
14 YAŞINDA TUTUKLANDI
“Annem gibi mücadele ettim” diyen Gülistan Ekti, 14 yaşına gelene kadar birkaç defa gözaltına alınır. 14 yaşına geldiğinde ise gözaltına alınır, 15 günlük gözaltı ve işkenceden sonra tutuklanır. 6 ay cezaevinde kalır. Bu Ekti’yi daha fazla hırslandırır. Cezaevinden çıktıktan sonra bir yandan tarlalarda pamuk toplar, çapa yapar bir yan dan da mücadelesini sürdürür.
Aradan yıllar geçer, köylerine geri dönemeyen Ekti, farklı kentlerde çalışma yürütür. Bu arada yıllar önce koruculuğu kabul eden köy halkı silah bırakma kararı alır, bu durumu kabul etmeyen devlet ise köyü ateşe verir ve bu kez tüm köy halkı göç etmek zorunda kalır.
KADIN MÜCADELESİ
Selis Kadın Danışmanlık Merkezi, Göç Vakfı ve Barış Anneleri Meclisi gibi kurumlarda kadın çalışmaları yürüten Ekti, 2014 yerel seçimlerinde belediye meclis üyesi, 2019 yılında ise Hazro Belediye Eşbaşkanı seçilir. Ekti, şuan biri cezaevinde olan diğer iki kız kardeşini anlatmadan önce annesini anlatmak istese de tüm anlatımların yetersiz kalacağı düşüncesinde.
İKİNCİ KIZ KARDEŞ
Sertaç Ekti, mücadelede aktif yer akan ikinci kız kardeş. O da diğer kardeşleri gibi henüz çocuk yaşta, mücadele içinde aktif rol alır. Defalarca yapılan ev baskınlarında gözaltına alınır, işkence görür. 1990’lı yıllarda polislerce evi basılan Ekti, 8 aylık hamile iken gördüğü işkence sonucu bebeğini kaybeder. Evine her ay bir kez 15 günlük karakol kurulan Ekti’nin 9 yaşındaki çocuğu ise Kürt coğrafyasında çocuklara yapılan bayat aşı sonucu yaşamını yitirir.
Ekti’nin evine yapılan polis baskınları öyle bir hal alır ki, bazen onun için bazen annesi bazen de kayınbiraderleri için gelirler. Ekti’nin kayınbiraderi Fehmi Tosun’da ‘faili meçhul’ cinayetler sonucu kaybedilir. Çocuk yaştan itibaren yer aktif yer aldığı mücadele 45 yaşında devam ediyor.
ÜÇÜNCÜ KIZ KARDEŞ
Figen Ekti, devletin kabul etmediği adıyla Ala Rengin (40) de, yapılan baskılardan nasibini alır. Sayısız kez gözaltına alınır ancak mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmez. 1990’lı yıllarda Ekti’nin öldüğü haberi ailesine verilir. Ancak daha sonra tutuklandığı öğrenilir. 10 yıl tutuklu kalan Ekti, 2003 yılında serbest kalır. Başta kadın çalışmaları olmak üzere aktif çalışma yürütmeye devam eder. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında 14 Temmuz'da yapılan ev baskınlarında gözaltına alınan 28 kadından biri olan Ekti, 5 kadın ile birlikte bir kez daha cezaevine gönderilir.
ÜÇ KIZ KARDEŞ, ÜÇ YOLDAŞ
Ailede başta kadınlar olmak üzere her bir bireyin kendi emeğiyle var olduğunu ve durmadan direnmeye devam ettiklerini dile getiren Ekti, kardeşleri ile birlikte mücadele verdiklerini ancak kimsenin uzun yıllar kardeş olduklarını bilmediğini söyledi. Ekti, kardeşleri ile ilişkisini “Birlikte çok az zamanımız oldu. Ama birlikte olduğumuz zamanlarda da kimse kardeş olduğumuzu bilmedi. Evde üç kız kardeş, sokakta üç yoldaş olduk” diyerek anlattı.
CİNS BİLİNCİ
Cins bilincinin oluşmasında yaşadıklarının etkisini anlatan Ekti, bir anısını şöyle anlattı: “Çeşme başında kadınlar toplanmıştı. Bir komutan geldi ve muhtara, ‘Uzun zamandır eve gidemiyorum, bana bir kadın lazım’ dedi. Çocuktum ama bendeki cins bilinci şekillenmeye başladı. Kürt kadınlarını ganimet olarak görüyorlardı. Annem ve ablalarımın sürekli askeri araçlarla Hazro’ya götürülmelerine karşı, köylülerin ‘namusları kirlendi’ söylemleri de bende cins bilincini iyice uyandırdı. Mücadele eden kadınların namusları, mücadele ettikleri değerlerdi oysa.”
İLK SÜRGÜN
Uzun bir süre köylerini terk etmemek için direndiklerini ancak askerlerce evlerinin yakıldığını söyleyen Ekti, “Evimizi yaktılar. Anneme ‘sadece namusunuz kaldı, kızlarını da buradan al git’ dediler. Köyden çıkmak zorunda kaldık. Köylüler eşyalarımızı taşımak için bize araç vermedi. Yürüyerek Licok köyüne vardık. Oradan da Diyarbakır Fiskayya’ya yerleştik. Boş bir evde 17 gün aç kaldık ancak yine de bize düşmanlık eden sisteme el açmadık” diyerek yaşadıkları zorluklara değindi.
Her insanın yaşadıkları baskı karşısında tepkisini farklı bir şekilde dile getirdiğini belirten Ekti, “Benim tepkim ise gülmek ve mücadele etmek. Düşmana inat gülüyorum. Eğer bunca baskı karşısında teslim olsaydık, mücadeleden, kadın bilincinden, Kürt kimliğinden habersiz olacaktık. Bazen bu olan biten her şey iyi ki oldu diyorum, çünkü kendimi buldum, kadın kimliğimi buldum” diye konuştu.
EŞBAŞKANLIK SÜRECİ
2019 Mart Yerel Seçimleri’nde Hazro’da Belediye Eşbaşkanlığı’na seçilen Ekti, bir kavgasını da bu süreçte verir. Hazro’da uzun yıllar siyasi parti çalışmaları yürüten Ekti, söz konusu erkeğin koltuğunu paylaşmaya gelince “rahatsızlık” uyandırdığını ifade etti. Hazro’nun yapısı gereği kadınlarla iletişime geçmenin güç olduğunu dile getiren Ekti, “Kadın kimlik arayışına girdiğinde toplumda da bir değişim sağlanır. Kadının dokunduğu yere ne erkek nede devlet girebilir. Erkekler tarafından sürekli bir psikolojik baskı altındaydım. Ancak buna boyun eğmedim. Erkeklerin iktidar alanına giriyorsun ve hazmedemiyorlar” dedi.
‘MİRABAL KARDEŞLERDEN HABERSİZDİK AMA…’
Başta annesi olmak üzere Kürt kadınların verdiği mücadeleden esinlenerek “yola devam” diyen Ekti, “Bu mücadeleyi Leyla Qasim’a, Beritanlara borçluyum. Mirabal Kardeşler'den (Dominik Cumhuriyeti diktatörü Rafael Trujillo'ya karşı mücadele veren 3 kız kardeş) habersizdik belki, ama burada da Kürt kadınları destansı bir mücadele veriyor” diye konuştu.
‘ÖZGÜR BİR TOPLUM İÇİN’
Yaşadıkları onca acıya rağmen pişman olmadığını sözlerine ekleyen Ekti, şöyle dedi: “Aç kaldık, yoksulluk ile boğuştuk, bazen sokakta kaldık ama inandığımız değerlere ihanet etmedik. Bizde zorlu süreç bitmedi, hala yaşıyoruz. Ama pişman değiliz aynı çizgide kararlıyız. Mücadelemiz tüm kadınlar için özgür bir toplum özgür kadınlar için.”
‘AMAÇ KÖLELİĞE SON VERMEK’
Son olarak verdikleri mücadelenin amacına değinen Ekti, “Biz Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesi erkekleri de kölelikten çıkarıp özgür birey haline getirmek içindir. Erkekler özgür olduklarını sanmasın. Onlar da devletin bu feodallığın kölesi. Tek amaç ve hedeflediğimiz budur, kadın ve erkeğin eşit ve özgür yaşayabileceği bir yaşam” ifadelerini kullandı.
SON
MA / Arjin Dilek Öncel-Mehmet Erol