DEM Parti bileşenlerinden süreç açıklaması: Her türlü sorumluluğu almaya hazırız 2025-03-18 15:43:56 ANKARA - Kürt Halk Önderi Abdulah Öcalan'ın tarihi çağrısına dair  konuşan DEM Parti bileşenleri, sürecin getirdiği her türlü sorumluluğu almaya hazır olduklarını ve herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini belirtti.  Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ile DEM Parti bileşen partilerinin temsilcileri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve sonrasında yaşanan gelişmelere dair yaptıkları toplantıya dair DEM Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda bileşen partilerinin temsilcileri birer açıklama gerçekleştirdi.    DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yapmış olduğu ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nı bir kez daha beraberce değerlendirdik. Özellikle bu sürecin, bir demokratik toplum inşa sürecinde başta DEM Parti ve bileşenleri olarak, tüm Türkiye’deki sol sosyalist yapılara, demokrasi mücadelesi veren bütün kesimlerin demokratik bir toplumun inşasında görev ve sorumlulukları bağlamında detaylı değerlendirmelerde de bulunduk. Bizler, yapılan bu ateşkes çağrısının barışla taçlandığı bir evrede Türkiye’deki demokrasi mücadelesinin, emek mücadelesinin, işsizlerin, yoksulların ve bu ülkede hak, adalet, eşitlik ve özgürlük arayan her kesimin örgütlülüğünün önünün çok daha güçlü bir biçimde açılacağına inanıyoruz” dedi.   Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çağrı; Sayın Öcalan’ın da ifade ettiği gibi, bir yandan Kürt halkının kendi sorunlarının çözümü ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümünün önünü açan, ama aynı zamanda Türkiye’de yaşayan bütün farklı halklar ve inançların eşit yurttaşlık hakkı temelinde bu ülkede eşit yurttaşlar olarak yaşayabilecekleri bir demokratik ve hukuki ortamın tesis edilmesinin önünü açacaktır.   YÜREKTEN İNANIYORUZ   Sayın Öcalan’ın çağrısında da ifade ettiği gibi, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda problemli olan bütün alanların, bu anlamıyla kendi öz demokratik örgütlenmelerinin önünün açılacağının, bunun aynı zamanda DEM Parti olarak en temel paradigmamız ve amacımız olan Demokratik Cumhuriyet’in inşa edilmesinin yollarını döşeyeceğine yürekten inanıyoruz. Bu çerçevede bugün değerli bileşen eşbaşkan ve eşsözcülerimizle yaptığımız toplantıda bunları bir kez daha değerlendirmiş olduk."   YEŞİL SOL PARTİ’DEN SÜRECE DESTEK    Tülay Hatimoğulları ardından söz alan Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü Didem Göçer şunları ifade etti: “Biz Yeşil Sol Parti olarak, yaklaşık 50 yıllık mücadele sonunda gelinen barış görüşmelerini destekliyoruz. Biz biliyoruz ki barış sürecinde kurulan masa, ne güven ilişkisine ne de iyimser iyi niyet hesaplarına dayanır. Burada belirleyici olan halkın barışa olan ihtiyacı, gelecek güzel günlere olan özlemi ve demokratik toplum isteğidir. Sonucun ne olacağı ise bizim tüm ezilen halkların, kadınların, doğa savunucularının, emekçilerin ve sistemden acı çeken tüm bireylerin ellerindedir. Barış tohumu toprağa düşmüştür; onun filizlenmesini ve büyümesini sağlamak bizim elimizdedir. Çoklu krizle sarsılan dünyaya belki de barış umudu, bizim elimizdeki bu küçük tohumdan çıkarak çoğalacaktır. Ortadoğu'ya belki de bu tohum umut olacaktır, tüm dünyaya ışık saçacaktır. Barışı birlikte yeşertelim" dedi.    ESP: ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN PARÇASIYIZ    Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Murat Çepni ise şunları söyledi: “Tarihi günlerden geçiyoruz; Kürt sorununun demokratik çözümü tartışmalarındayız ve Kürt sorununun en başta demokrasi ve özgürlükler sorunu olduğunu, demokrasi ve özgürlüklerin kazanılması meselesi olduğunun altını çizmek istiyoruz. Tarihi günlerdeyiz çünkü Kürt sorununun demokratik çözümü yalnızca Kürt halkının değil, tüm Türkiye halklarının, tüm Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin sorunudur. Kürt halkı bugünlere mücadeleyle geldi, büyük bedeller ödeyerek geldi ve bizler devrimciler ve sosyalistler olarak Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesinin doğrudan parçalarıyız. Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesiyle işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin birlikte yürütüldüğünün altını bir kez daha çiziyoruz. Kürt halkının her türlü kazanımının tüm halklarımızın kazanımı olduğunun altını çiziyoruz. Demokratik kazanımlar mücadeleyle gerçekleşiyor ve içinde bulunduğumuz süreçte Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu perspektifte de adil, onurlu barış mücadelesinde yapılması gerekenler var. En başta demokrasi ve özgürlük güçlerine dönük saldırılar derhal durdurulmalıdır.Kobanê’de gerçekleştirilen ve çocukların ölümüne sebep olan saldırılar derhal durdurulmalıdır. Ve buradan en başta bu sorunun çözümünün bir parçası olan Türkiye işçi sınıfına sesleniyoruz; bu sorunun parçası ve doğrudan muhatabı Türkiye işçi sınıfıdır. Türkiye işçi sınıfı bu sürecin doğrudan parçası olmalıdır. Adil ve onurlu barış sürecinin yürütücüsü olmalıdır: buradan bütün haklarımıza şunu söylemek istiyoruz. Barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi durmadı, durmuyor, durdurulamıyor. Buradan bu sürecin Kürt halkının her türlü kazanımına sebep vermesi ve sonuçlanması için mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyoruz.”    SODAP: ÇÖZÜM SADECE KÜRT HALKININ SIRTINA YÜKLENEMEZ    SODAP Sözcüsü Kezban Konukçu da “DEM Parti’nin bileşenleri olarak Barış ve Demokratik Toplum sürecini desteklediğimizi bir kere daha deklare ediyoruz. Çünkü bu toplumun demokratik toplumun inşası süreci; bizim partimizin gerçekliğinde de kendisini gösteren, toplumun bütün ezilen kesimlerinin halkların, emekçilerin ezilenlerin birlikte mücadelesiyle ancak mümkün olabilecek ve partimiz tabi ki bu sürecin sonuna kadar arkasındadır. Yüzyılı aşkın süredir yaşanan Kürt sorunun çözümü sadece Kürt halkının sırtına yüklenemez. Toplumun demokratikleşmesi aynı zamanda eşitlik mücadelesi ile iç içe geçmiştir. Şu anda ülkede açlık sınırın altında yaşayan milyonlarca emekçinin sorunları ve talepleri ile Kürt halkının eşitlik mücadelesi yan yana yürüdüğünde ancak sonuç alabiliriz. Ekmek de istiyoruz barış da. Demokratik toplumun inşası için hep birlikte mücadele edelim ve bu sürece güç verelim” dedi.    SYKP: SORUMLULUĞUMUZU YERİNE GETİRECEĞİZ   Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz de şöyle konuştu: “27 Şubat’ta Sayın Abdullah Öcalan tarafından yayınlanan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile hem ülkemizde hem bölgemizde hem de dünyada bir enerjinin açığa çıktığını hep birlikte gördük. Sayın Öcalan’ın ilk görüşmeden sonra gönderdiği yedi maddelik açıklamasında da belirttiği üzere, barış mücadelesinin demokratik bir dönüşümü hedeflemeden, demokratik bir dönüşüm mücadelesi ile iç içe yürütülmeden başarıya ulaşamayacağı, ancak kalıcı, onurlu ve adil bir barışın, demokratik dönüşümü de hedefleyerek mümkün olabileceği hem Kürt halkının 50 yıllık mücadelesinde hem de Sayın Öcalan’ın açıklamasında ifade bulmuştur. Biz de Türkiyeli sosyalistler ve devrimciler olarak, barışın kalıcılaşabilmesi ve başarıya ulaşabilmesi adına, Türkiye’nin demokratikleşebilmesi için DEM Parti bileşeni olan bir partinin sorumluluğuyla görevimizi sonuna kadar ifa edeceğimizi bir kez daha belirtmek isteriz."   KAVGANIN İÇİNDE OLACAĞIZ   Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun ise, “Biz proletarya enternasyonalistleri olarak, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan ile başlayan görüşmelerin sürdüğü ve bunun sonrasında, 27 Şubat 2025 tarihinde onun adına heyet tarafından yapılan çağrının gerçekleşmesinin, Kürt halkının onlarca yıldır bu kadar zulüm görüp bu kadar ezilmesine karşın verdiği mücadeleyle ilgili olduğunu düşünüyoruz. Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrı sonrasında yaşanacak tüm gelişmeler, atılan bu ilk adımların devamı niteliğinde olacaktır. Halklar adına olumlu gelişmelerin olacağı inancındayız. Biz de Devrimci Parti olarak, DEM Parti’nin bileşenleri olarak, bu kavganın, bu direnişin içinde olacağız. Herhangi bir coğrafyada eğer halklardan biri eziliyorsa, diğer halkların da mutlu olması, özgür yaşaması mümkün değildir. Kürt özgürlük hareketinin bu konudaki kazançlarının, işçi sınıfının da özgürleşmesi ve demokratikleşmesi açısından yararlı olacağı inanışındayız. Kürt halkının, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde verdiği onurlu mücadelesi ve bundan sonraki her mücadelede halklarımızla beraber birleşik bir mücadele hattında birleşip bu çalışmaların içinde olacağız. Hepimizin, onurlu halklar arasında gelişecek olan bu süreçte yer alması, halkların tümünün özgürlüğü adına çok önemlidir” diye ifade etti.    DBP: BİRLİKTE İNŞA ÇAĞRISI VAR   Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ise şunları söyledi: “27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın, bütün zorlu koşullara ve işkence ortamına rağmen İmralı Cezaevi’nden göndermiş olduğu çağrıyı tüm toplumsal kesimlerin ve bu ülkede demokrasinin bir ihtiyaç olduğunu ifade eden herkesin sahiplenmesi gerektiğini bir kere daha teyit etmek isteriz. Sayın Öcalan’ın kaleme aldığı bu çağrıda, bu ülkenin demokrasisine, sosyal, siyasal ve ekonomik krizlerine atıf var. Bu ülkenin geçmiş dönemdeki çoğulcu kimliğine, çoğulcu inancına, zengin kimliğine bir atıf var ve aynı şekilde bu çağrının içerisinde, yeni dönemde, yeni bir Türkiye’de, demokratik bir Türkiye’de ötekinin, yabancının, ezilenin olmadığı; tam tersine toplumun bütün kesimlerinin kurucu olduğu yeni, demokratik bir Türkiye’yi birlikte inşa etme çağrısı var. Dolayısıyla bu çağrı yalnız bırakılmamalıdır.   Devlet bir tarafı, toplumsal kesimi bir tarafı. Ama Meclis en önemli ayaklarından birisi. Bileşeni olduğumuz DEM Parti birçok ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretler kapsamında olumlu geçen görüşmeler var. Bu görüşmelerin artık sözden pratiğe dönüşmesi gerekiyor. Beklentimiz bu yönde. Bu tür süreçler ilerlerken darbe mekaniği diyen Sayın Öcalan’ın tarif ettiği mekanizma ve kliklerin devreye girmesi, Sayın Öcalan’ın ve devletin dikkat çektiği başlıklardan biriydi. Bakın dün Kobanê'de 9 kişilik bir aile SİHA saldırısı ile yok edildi. Kabul etmek mümkün değil. Yedisi çocuk, anne ve babasıyla birlikte hayatını kaybetti. Şimdi, bu ortadayken Kürt halkı, gerçekleştirilen SİHA saldırısıyla ilgili tatmin edici bir cevap bekliyor. Biz bu saldırıya ancak şunu söyleyebiliriz:  hem Kürt halkı hem de Türkiye halkları ve barışa inanan herkes, yeni sabotajları, yeni darbe kliklerini deneyimlemek istemiyor; tam tersine, kalıcı bir barışın ve demokrasinin nasıl yerleşeceğini, nasıl geliştirilebileceğini görmek ve bu konuda sorumluluk almak istiyor. Dolayısıyla, Kürt halkına ve Türkiye’deki demokrasi güçlerine tatmin edici bir cevap verilmesi elzemdir.    YENİ BİR MEVZUAT KALEME ALINSIN   Peki, bu kadar tarihi bir meseleyi konuşurken, tarihi aktör olarak kabul edilen ve işaret edilen Sayın Öcalan’ın hâlâ İmralı Cezaevi'nde tutuluyor olması bu işin yürümesinde yeterli midir? Yeterli midir? Elbette ki değildir. Bakın, Adalet Bakanı açıklama yapıyor, diyor ki: 'Mevzuatımızda yok.' O zaman diyoruz ki Türkiye, ihtimali yüksek olan barış dönemi için yeni bir mevzuat kaleme alsın. Bu mesele, halka yeterli olmayan hukuk mevzuatı ile açıklanabilecek bir mesele değildir. Bir an önce umut hakkının sağlanması gerekiyor.   HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI   Toplumda ve demokratik kesimlerde bu kadar umut yaratan, bu kadar sivil toplum ve siyasi parti temsilcilerinin içinde olduğu bir süreçte konuşacağımız şey, atacağımız çok adımlar olmalıdır. Bir sessizliğe, belirsizliğe, güvensizliğe heba edeceğimiz bir geleceğimiz yok. Bu konuda Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan çok önemli bir adım attı. Ve biz, Kürt sorununun demokratik çözümünün herhangi bir meselenin alt başlığı olarak değil, bu ülkenin esasa alması gerektiğini, tartışılması ve çözüm konusunda herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda da DEM Parti ve bileşenleri olarak, biz sürecin getirdiği her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Herkesi bu çağrıyı ve gereklerini sahiplenmeye davet ediyoruz."