9 yıldır aydınlatılmayan katliamda mağdur aileler sanık oldu 2024-07-19 09:05:36 RIHA - Pirsûs Katliamı'nın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen olayın arkasındaki güçler açığa çıkarılmadı. Suruç İçin Adalet Platformu üyesi Sevda Çelik Özbingöl, "Sanıklar değil mağdur olan ailelerin yargılandığı bir yargılama pratiğine şahit olduk” dedi.    Kuzey ve Doğu Suriye'nin Kobanê kentinde bulunan çocuklara oyuncak götürmek için Riha'nın Pirsûs (Suruç) ilçesinde bir araya gelen gençlere dönük DAİŞ'in gerçekleştirdiği bombalı saldırının üzerinden 9 yıl geçti. Türkiye ve Kurdistan'dan yüzlerce genç, Kobanê'nin yeniden inşası için Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde başlatılan kampanya kapsamında 20 Temmuz 2015 tarihinde bir araya geldi. Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek için bir araya gelen gençler, Kobanê'ye geçmeden önce Amara Kültür Merkezi'nde açıklama yapmak istedi. Açıklamanın yapıldığı sırada DAİŞ'in bombalı saldırısı gerçekleşti. Saldırıda 33 kişi yaşamını yitirdi ve 100’ün üzerinde kişi de yaralandı.    TEK KİŞİYE CEZA VERİLDİ   Katliamdan iki gün sonra patlama anına dair görüntülere yasak getirildi. 3 gün sonra da katliama dair başlatılan soruşturmada gizlilik kararı alındı. Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 ay sonra iddianameyi hazırladı. İddianamede DAİŞ üyeleri Yakup Şahin, İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi hakkında 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. 22 Ekim 2021’de görülen 21’inci duruşmada, mahkeme salonuna bir kez dahi getirilmeyen tek tutuklu sanık Yakup Şahin hakkında 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.    YARGILAMADAKİ EKSİK HUSUSLAR   Katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları ile avukatlarının yargılama süresi boyunca dile getirdiği talepler ise kabul edilmedi. İçişleri Bakanlığı tarafından 12 Ocak 2021 tarihinde "Sultanahmet ve Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden DEAŞ'lı terörist yakalandı" başlığıyla servis edilen açıklamada adı geçen Azzo Halaf Süleyman el Aggal ile saldırıyla bağlantısı bulunan Mahir el Aggal, avukatların talebine rağmen dosyaya dahil edilmedi.    Katliam öncesi ve sonrasına dair görüntüler, dava dosyasına 3,5 yıl sonra eklendi. görüntülerde katliam sonrasına ilişkin 5 saatlik kısmın kesildiği ortaya çıktı. Eksik görüntülerle ilgili bugüne kadar bir işlem yapılmadı.    Abdurrahman Alagöz’ün (canlı bomba) kente nasıl geldiği, nerede kaldığı, kimlerle irtibata geçtiğine dair kayıtlar dosyada yer almadı. Katliamın ardından olay yerinde fotoğraf çekerken yakalanıp polise teslim edilen ve daha sonra serbest bırakılan İmam Abdullah Ömer Aslan hakkında "takipsizlik" kararı verildi. Aslan'ın yargılama süreci boyunca ifadesine dahi başvurulmaması dikkati çekti. Daha önce Aslan’ın bazı DAİŞ’lilerle yaptığı telefon görüşmesi kayıtları ortaya çıktı.    "Eğer 7 Haziran ile 1 Kasım arasında olanların ne olduğunu açıklarsak kimse yerinde oturamaz" diyen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da tanık olarak dinlenmedi. Avukatların bu yönlü tüm talepleri reddedildi.    FİRARİ SANIKLARIN DAVASI SÜRÜYOR   Yargılama, firari sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı yönünden devam ediyor. Davanın 7’inci duruşması, 5 Kasım'da Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.    AİLELER SANIK OLDU!   Aileler, 9 yıldır adaletin sağlanması ve sanıkların arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılması için mücadele veriyor. Aileler, katliamdan 2 ay sonra katledilenleri unutturmamak ve gerçek faillerden hesap sorulması için Suruç Dayanışması ile Suruç İçin Adalet Platformu kurdu. Bu süreçte yakınlarını kaybeden birçok kişi hakkında soruşturma ve davalar açıldı.    ÖZBİNGÖL: ETKİN SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ   Suruç İçin Adalet Platformu'nda yer alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, 9 yıldır devam eden yargılama süreci ve ailelerin mücadelesini değerlendirdi. Katledilen 33 Düş Yolcusu’nun Kobanê’yi yeniden inşa etmek için yola çıktığını hatırlatan Özbingöl, yaşanan katliama dair etkin bir soruşturma yürütülmediğini söyledi. Özbingöl, "Adalet beklentimize cevap verecek bir süreç işlenmedi. Etkin bir soruşturma yürütülmediği için katliamlar devam etti” diye konuştu.    'SANIKLAR KORUNDU'   Kürt sorununun demokratik çözümü noktasında umutların yükseldiği bir dönemde katliamın yaşandığına dikkati çeken Özbingöl, Pirsûs'un yanı sıra farklı kentlerde de benzer saldırıların yaşandığını hatırlattı. Özbingöl, "Saldırıyla Türkiye’nin demokratik geleceği ve Ortadoğu’daki barışçıl birliktelik hedef alındı. Bu nedenle katliamların insanlığa karşı suç olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirttik. Bu katliamlar birkaç kişinin rastgele yaptığı katliamlar değildi. Katliamların arkasında bir kamu gücü ve desteği söz konusuydu. Kamu gücü desteği olmadan bu suçların işlenmesi pek mümkün değil. Patlayıcı temini ve sınır geçmenin destek alınmadan yapılması olası değil. Avukatlar olarak dosyalara uzun süre dahil olamadık. Sanık olduğu belirtilen birçok kişi kolluk tarafından korundu. Bombacıyı taşıdığı belirtilen imamın (Abdullah Ömer Aslan) serbest bırakılması ve hala Diyanet’e bağlı çalışması, kırmızı bülten ile aranan firari sanıkların rahat geziyor olmaları dosyadaki kamu gücünü gösteriyor" diye kaydetti.    AİLELER YARGILANDI   Özbingöl, Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmediğini ve dosyada cezasızlık politikasının izlendiğini söyledi. Özbingöl, "Sanıklar değil, mağdurların yargılandığı bir yargılama pratiğine şahit olduk. Suruç katliamı yargılama süreci Hilvan Cezaevi kampüsünde gerçekleşti. Hiçbir sanık duruşmalarda hazır edilmedi. Taleplerimiz hep ret edildi. Çocukları katledilen aileler yargılandı. Ailelerin yaptıkları açıklamalar soruşturma konusu yapıldı. Tutuklanan aile mensupları oldu. Yas haklarını kullanmaları engellendi. Mezarlar tahrip edildi. Mezar başlarında ağıt yakan anne ve babalara davalar açıldı" şeklinde konuştu.    ‘ANILARINI YAŞATACAĞIZ’   Özbingöl, “Bu katliam 33 kişiye karşı değil, insan olarak hepimize karşı işlendi. Bu dosyanın tarafları sadece aileler değil hepimiziz” diye vurguladı. Özbingöl, şöyle devam etti: "Kaç yıl geçerse geçsin, adalet talebimiz katlanarak devam edecek. Katliamın gerçekleştiği yerin vasfını değiştirerek katliamı unutturmaya çalışmak, katliamın unutulacağı anlamına gelmemekte. Katliamın gerçekleştiği yerde bir anıt yapılması ile ilgili yetkili mercilere gerekli başvurular mevcut. Biz her yıl katliamın gerçekleştiği yerde olacağız, düş yolcularının anılarını yaşatacağız. Başlattıkları barış ve kardeşlik yolunu ilerleteceğiz. Onların unutulmasına izin vermeyeceğiz. 20 Temmuz tarihinde Amara Kültür Merkezi’nde olacağız. İnsan haklarını savunan herkes dayanışma içinde olmalı. Herkesin insanlığa karşı işlenen bu suça karşı yan yana gelmesi önemli."   MA / Emrullah Acar