Beştaş: Cezaevlerindeki cinayetleri durdurun

img
ANKARA - Manisa Akhisar Cezaevi’nde yaşamını yitiren 28 yıllık tutuklu Mehmet Sevinç’in durumunu Meclis’e taşıyan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Bunun adı ölüme sevk etmektir, cinayettir, bu cinayetleri derhâl durdurun” dedi.
 
Meclis Genel Kurulu’nda söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Manisa Akhisar Cezaevi’nde yaşamını yitiren Mehmet Sevinç’e dikkati çekti. Cezaevlerinden acı bir haber daha aldıklarını belirten Beştaş, “Mehmet Sevinç, Manisa Akhisar Cezaevi’nde yirmi sekiz yıldır tutukluydu, çokça hikâyesi var, yaşam öyküsü var, onları anlatmayacağım ama kızı Berivan basına şunu söylemiş: ‘Babamı tek kişilik hücreye atıp orada öldürdüler, bize de hiçbir bilgi verilmedi. Neden öldüğünü, başına ne geldiğini bilmiyoruz. Ölüm haberlerini bile doktorlar değil, askerler verdi.’ Hasta mahpuslar cezaevinde tek tek ölüyor, yaşamını yitiriyor. Bunun adı ölüme sevk etmektir, cinayettir, bu cinayetleri derhâl durdurun” dedi.
 
‘HÜRRİYETİ TAHDİT SUÇU İŞLENİYOR’
 
Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Erdal Tuncel’in tahliyesinin engellenmesine de dikkati çeken Beştaş, Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu tarafından verilen kararı da okudu. Beştaş, “Gözlem kurulu şu gerekçelerle infazını yaktı ve erteledi, diyor ki: ‘Fazla su ve elektrik kullanıyorsun. Tekrar suç işleme olasılığın yüksek. Kurum personelinin çalışmasını kolaylaştırmıyorsun.’ Cezaevinden sonra planının ne olduğunun anlaşılmadığı, kurslara katılmak istediği hâlde kurslara katılması engellenmiş ve kurslara katılmadığı... Böyle absürt gerekçelerle infazı yakmış, disiplin cezası yok” diye belirtti. Gözlem kurullarının hürriyeti tahdit suçunu işlediğinin altını çizen Beştaş, “Bu suçun derhâl soruşturulması ve bu uygulamanın durdurulması gerekiyor” diye konuştu. 
 
RİZE ÇAY ÇARŞISI
 
Rize’deki Çay Çarşı’sının katlanan maliyetine de dikkati çeken Beştaş, şöyye devam etti: “Sayıştay raporunda Kıyı Kanunu'na aykırı olduğu ortaya çıkan 29 metrelik çay bardağı şeklindeki Rize'deki Çay Çarşısı’nın önce 23 milyon TL'ye ihalesi yapılmıştı, şimdi 47 milyon TL'ye çıktı. Şimdi, bu, bir mimari facia hakikaten, şehrin doğal yapısına da aykırı, daha da önemlisi böyle bir ekonomik kriz içinde niye böyle büyük bir para harcanıyor? Bunu da merak ediyoruz. Bu nasıl bir çay bardağıdır ki -gerçekten soruyoruz- böyle büyük bir parayla ülkeyi içine alacak bir çay bardağı yapılıyor? Çaya zam geldikçe Çay Çarşı'nın maliyeti de mi artıyor? Bunu merak ediyoruz. Eskiden Melih Gökçek böyle şeyler yapıyordu, şimdi bir değil, onlarca Melih Gökçek var, öyle anlaşılıyor.” 
 
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ SUÇ DEĞİL’
 
İstanbul Sözleşmesi’ni savunan 3 kadın öğretmenin sürgün edildiğini ve disipline sevk edildiğini aktaran Beştaş, “İstanbul Sözleşmesi'ni açıkçası savunmak suç değildir ama kadınları cinayetlerle yüz yüze, şiddetle yüz yüze bırakan zihniyet suç işlemeye devam ediyor ve üstelik metinde, HDP'nin de katıldığı basın açıklamasına katılmaları da suç olarak nitelendirilmiş. Yani ismini sanırım söylemem de bir sakınca yok, birisi Belkıs Kahraman. Bu kararın derhâl geri alınmasını ve gereğinin yapılmasını istiyoruz” diye konuştu.
 
‘EVLER NEDEN BULUNMUYOR?’
 
Ankara Kazan’da kurtarılan Êzidî kız çocuğuna ilişkin de açıklamalarda bulunan Beştaş, şunları söyledi: “IŞİD'lilerin kaçırdığı Rojda isimli bir genç. Êzidî kız çocuğu Rojda 23 yaşında, Ankara'da Kazan'da altı yıldır tutuluyormuş, en son 8 bin dolar karşılığında ailesini aramışlar ve teslim edilmiş. Sağlık durumu çok kötü, serumlarla ayakta duruyor. Kız kardeşi de IŞİD tarafından kaçırılmıştı ve onun gibi, o da şu anda rehabilitasyonda tedavi görüyor. Tek sorun var: Ankara'daki bu evler neden tespit edilemiyor? IŞİD'liler neden Ankara'da cirit atıyor ve bu Êzidî kız çocuklarını rehin tutacak kadar, köle olarak kullanacak kadar, cinsel istismar yapacak kadar, satacak kadar rahat hareket edebiliyorlar? Bu konuda, derhâl İçişleri Bakanlığının açıklama yapmasını, Ankara Valiliğinin açıklama yapmasını talep ediyoruz.” 
 
Genel Kurul devam ediyor.