Tuma Çelik: 2013 deklarasyonu hayata geçirilmeli 2019-06-08 09:03:11 İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşmelerin önünün açılmasıyla “yanlıştan dönüldüğünü” söyleyen HDP Mardin Milletvekili Tuma Çelik, Kürt sorununun çözümüne dair 2013’te açıklanan deklarasyonun hala geçerliliğini koruduğunu ve hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.  Yüzyıllık bir geçmişi olan Kürt sorununun çözümüne dair 2013 yılında başlatılan çözüm sürecini 2015 yılında sonlandıran AKP hükümetinin yeniden savaş politikalarına sarılması ile birlikte PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik yeniden devreye konulan tecrit politikası, başlatılan açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri sonucunda kırıldı. Bu eylemler sonucunda İmralı’nın kapılarının açılmak zorunda kalınmasıyla avuklatları 8 yıl aradan sonra Öcalan’la iki görüşme gerçekleştirdi. Hem avukatları ile hem de bayram dolayısıyla görüştüğü kardeşi Mehmet Öcalan aracılığıyla kamuoyuna ulaştırdığı mesajlarında, iktidarın bu zamana kadar sürdürdüğü savaş politikalarının sonuçsuzluğuna daha işaret eden PKK Lideri, toplumsal uzlaşı, demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barışın sağlanması için bir kez daha herkesi sorumluluk üstlenmeye davet etti.   Ancak ülkenin ve halkın geleceğini bir bütünen etkileyen Kürt sorunu yerine, yenilenen İstanbul seçimlerine kilitlenen iktidar ve HDP dışındaki muhalefet cephesi, Öcalan’ın yaptığı bu uyarı ve çağrılara dair henüz bir yanıt vermiş değil.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Tuma Çelik, Öcalan’ın avukatları aracılığıyla üzerinde durduğu verdiği mesajları değerlendirdi.   ‘YANLIŞTAN DÖNÜLDÜ’   Avukatları ve ailesinin uzun bir sürenin ardından açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri sonucunda Öcalan’la görüşebilmesinin her şeyden önce bir hak olduğunu söyleyen HDP’li Tuma Çelik, bu hakkın kullandırılması gerektiğini ifade etti.   Buna rağmen, Öcalan’la yapılabilinen görüşmeleri “yanlıştan dönme” olarak değerlendirdiğini belirten HDP’li Çelik, görüşmelerin önünün açılması ile aslında iktidarın bu zamana kadar nasıl hukuksuz bir şekilde hareket ettiğinin bir kez daha ortaya çıktığını kaydetti. Çelik, “Açlık grevcileri bize Türkiye’nin yasalarında olan basit bir hakkın hayata geçirilmesi için nasıl bir mücadelenin verilmesi gerektiğini gösterdi. Grevciler, Türkiye’de mücadele edilmeden hiçbir şey elde edilemeyeceğini bir kez daha hatırlattı. Yani Türkiye’de su kendi mecrasında akmıyor, aktırılmıyor. Mücadele verilerek ancak bunun elde edilebileceği gösterildi. Yine verilen mücadele bugün Türkiye’de büyük bir muhalefetin olduğunu ortaya koyuyor. Bu muhalefetin taleplerini hayata geçirmek, elde etmek için her türlü mücadeleyi vermeye hazır olduğunu da gösteriyor” diye konuştu.   ‘TÜRKİYE’DEKİ BÜTÜN KİMLİKLERİN VARLIĞI KABUL EDİLMELİ’   Öcalan’ın verdiği mesajlarında önemle üzerinde durduğu “toplumsal uzlaşı” ihtiyacını, yıllardır dile getirdiğini kaydeden Çelik, toplumsal uzlaşının Türkiye’deki bütün farklılıkların bir arada ortak bir yaşama sahip olmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı. Çelik, bu konudaki sözlerine şöyle devam etti: “100 yıl önce oluşturulan tek kimlikli ulus devlet anlayışı artık bütün dünyada ortadan kalktı. Türkiye buna devam etmekle ancak insanlara acı, gözyaşı verebilir. Bunun ortadan kaldırılması gerekir. Sağlıklı bir geleceğin kurulabilmesi için Türkiye’de herkesin kabul görmesi gerekir. Toplumsal uzlaşı, Türkiye’de yaşayan bütün kimliklerin varlığının kabul edilmesiyle ancak mümkün olabilir.”    ‘DOĞRU BİR REÇETENİN YAZILDIĞI ORTAYA ÇIKTI’   HDP’li Çelik, Öcalan’ın 2013 yılında çözüm süreci döneminde açıklanan 10 maddelik deklarasyonun arkasında olduğunu da işaret etti. Geçem süre zarfında Öcalan’ın deklerasyonda yer alan önerileri daha da derinleştirdiğini söyleyen Çelik, geçen zamanda yaşananların Öcalan’ın haklılığını bir kez daha gösterdiğini kaydetti.   ‘2013 DEKLARASYONU DOĞRU BİR REÇETEYDİ’   “Öcalan’ın 2013’te toplum için doğru bir reçete yazdığı bir kez daha ortaya çıktı” diyen Çelik, bu konudaki sözlerine şöyle devam etti: “2013 yılında ortaya konan ve iktidarın yapmamakta direttiği şey aslında en başta iktidarın ne kadar yanlış bir yolda olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’deki farklılıkların bir arada yaşaması için ortak doğrulara ulaşmamız gerekiyor. Bu ortak doğru da 2013’te ortaya koyuldu. Şimdi doğal yapısı çoğulcu olan bir ülkede tekçiliği dayatırsan o ülkenin ayakta kalabilmesi, yaşaması mümkün değildir. Dolayısıyla 2013’te Sayın Öcalan’ın dile getirdikleri bugün hala geçerliliğini koruyor. Zaten Türkiye’de çoğulcu bir yapıyı, toplumsal uzlaşıyı sağlama konusunda herhangi bir adım atılmadı. Hele hele bu son dönemde buna ters bir çaba sürdürüldü. Bundan hepimiz acı çektik. Bu acıların bitmesi, geleceğimizin sağlıklı bir şekilde kurabilmemiz için 2013’te açıklanan deklarasyonun hayata geçirilmesi gerekiyor.”   HDP’li vekil, Öcalan’ın Suriye’ye yönelik mesajlarına da değindi. Öcalan, mesajlarında çatışma kültüründen uzak durmalarını istediğiSuriye Demokratik Güçleri’nin (DSG) “içinde bulundukları konumun, durumun Suriye'nin bütünlüğü çerçevesinde anayasal güvenceye kavuşturulması, yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılmasını amaçlanmasını” salık vermişti.   ‘STATÜKONUN KİMLİĞE DAYALI YAKLAŞIMI KABUL EDİLEMEZ’   Türkiye’nin, Suriye’yi Arap ve Sünni bir ülke olarak değerlendirdiğini, ancak Suriye’nin de tıpkı Türkiye gibi çok kimlikli, çok dilli bir ülke olduğunu söyleyen Çelik, “Dolayısıyla orada ortaya çıkacak çözümün çok kimlikli, çok kültürlü bir yapıya dayanması gerekiyor. Elbette ülke bütünlüğünden taviz verilmez ama statükocu anlayışın kimliğe dayalı yaklaşımı da kabul edilemez. Bunun aşılması gerekiyor. Öcalan’ın ortaya koyduğu bu toplumsal uzlaşı formülü orada da uygulanmalıdır” dedi.    Türkiye’de onurlu bir barış ve demokratik siyasetin sağlanabilmesi için, var olan hakların herkes tarafından eşit bir şekilde uygulanması gerektiğini söyleyen Çelik, “Onurlu barış ve demokratik siyaset, herkesin kendi haklarına sahip olmasıyla mümkündür. Yani Türkiye’de bir Türk kadar bir Kürt’ün de, Arap’ın da, Laz’ın da, Çerkes’in de aynı haklara sahip olduğunu kabul edilip, Türk’e layık görülen bütün değerlerin ayrım gözetmeksizin bütün kimliklere verilmesi gerekir” dedi.