PYD Eşbaşkanı Hesen: Bu bahar halklarındır 2019-01-14 11:51:47 QAMİŞLO - Merkezi olmayan demokratik bir Suriye için mücadele verdiklerini söyleyen PYD Eşbaşkanı Şahoz Hesen, ülkedeki durumunun netleşmesi halinde Ortadoğu ve dünyanın durumunun da netleşeceğini vurguladı. Hesen, “Suriye halkları uygun adımlarla kazanımlarına devam edecek. Çünkü bu bahar, halklarındır" dedi. Suriye iç savaşı, bir yanda süren savaşı daha da derinleştirmeye dönük atılan adımlar diğer yanda dillendirilen çözüm perspektifleri ile yeni yılda da sürüyor. Özellikle ABD’nin Suriye’den çekilme muamması, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye tehditleri ve İdlib’te patlak veren çatışmalar Suriye denklemini daha da karmaşık hale getirdi.   Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanı Şahoz Hesen, ülkede yaşanan son gelişmelere ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.   Yeni yılla birlikte kimi gelişmelerle karşılaşılan Suriye’de bulanık bir hava var. Neler oluyor?   Suriye krizinde 2018 yılı, siyasi çözümün nasıl olacağı üzerine gelişmeler ile geçti. Yeni anayasa taslağının hazırlanması konusunda hem Birleşmiş Milletler’in (BM) hem de Rusya’nın projeleri vardı. Bu konuda aceleci de davranıyorlardı.   Suriye krizinde 2018 yılı, siyasi çözümün nasıl olacağı üzerine gelişmeler ile geçti. Yeni anayasa taslağının hazırlanması konusunda hem Birleşmiş Milletler’in (BM) hem de Rusya’nın projeleri vardı. Bu konuda aceleci de davranıyorlardı. Bu noktada bazı güçler ve çevreler bu duruma yaklaşmadı. Rusya ve rejim acele ederek, ‘Bakın biz başardık, artık bizim istediğimiz gibi gidecek’ durumunu yaratmaya çalışıyordu. Diğer çevreler bunu kabul etmedi ve çeşitli müdahaleler gerçekleştirildi. ABD ve diğer güçler, Staffan de Mistura (BM Suriye Özel Temsilcisi) gitmeden, yeni yıla girmeden Anayasa Komitesi’nin hazırlanmasını istiyorlardı. Fakat buna yönelik ciddi bir adım atılmadı. Bu da gösteriyordu ki tüm taraflar böyle bir şeye henüz hazır değil. Özellikle Rusya, rejim ve hatta Türkiye’nin buna hazır olmadığı görüldü. Bu da Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumuna bağlı. Bizim dışımızda her güç bir devlettir. Halklarımızın demokratik bir sistemi var. Bu sistem aslında çözümün modelini de gösteriyor. Ancak Türkiye buna hazır değildi. Suriye rejimi de buna hazır değil. Bu şeklide siyasi çözüm aşamasına geçmek biraz zordu. Geçen yıl da, bu yıl da temel gündem Kuzey ve Doğu Suriye’nin geliştirdiği sistemin durumudur. Herkes bu gündeme odaklanmış durumda. Onların da önerdiği projeler var.   Türkiye’nin siyaseti ise yıkım, talan ve katliam üzerine. Bu durum tarihten beri biliniyor. Efrin’deki pratikleri de göz önünde. Halkımıza karşı nasıl katliamcı bir siyasetin geliştirildiğini gözler önüne seren çarpıcı bir örnektir. Bu yönelime karşı tarihi bir direniş sergileniyor.   Diğer taraftan Rusya ve rejim, Türkiye’nin bu tehdit ve yönelimlerinden faydalanarak, Kürtleri daha fazla denetim altına almak istiyor. Bu durumu kullanarak, teslimiyet gibi bir şey dayatıyor. Bununla Kürtlerle kendi aralarındaki ilişkide sonuç almak istiyorlar. Türkiye’nin tehditlerini durduralım ama her şey eskisi gibi olsun düşüncesindeler. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Zaten bölge halkları da böyle bir dayatmayı kabul etmiyor. Rusya bunu böyle isteyebilir ama uluslararası siyaset bunu kabul etmez. Onun için kilit nokta Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumudur. Krizin yöneldiği alan burasıdır diyebiliriz. Bölgenin durumu ne olacak? Suriye’nin ve bölgenin geleceğine büyük ve uzun etkileri olacak.   Biz de bu denge ve güçler arasındaki gelişmeleri iyi okuyup, halkların lehine olabilecek adımlar atmaya çalışıyoruz. Demokratik ve merkezi olmayan bir Suriye’nin mücadelesini veriyoruz. Yeni yıla bunun mücadelesini vererek başladık ve tüm çalışmalarımız bu eksenli gidiyor. Siyasi, askeri ve diplomatik olarak devam eden bu adımlarla ilerleyen günlerde daha iyi sonuçlar elde edeceğiz.    ABD ve Rusya bu yeni süreçte nasıl bir rol oynuyor?   Suriye’nin durumu netleşirse, bölgenin durumu da netleşecek. Ortadoğu’nun durumu netleşirse, dünyanın da durumu netleşir. Bu eksende bu güçler arasında Üçüncü Dünya Savaşı devam ediyor   ABD ve Rusya, dünyada iki büyük güç. İzledikleri siyaset ile hegemonyalarının etkin hale gelmesini istiyorlar. Dünyadaki güçlerini pekiştirmek istiyorlar. Bu dünya savaşı temelinde yürüyor, sadece Suriye’de yürümüyor. Fakat fiili bir şekilde Suriye’de kilitlenmiş durumda. Suriye’nin durumu netleşirse, bölgenin durumu da netleşecek. Ortadoğu’nun durumu netleşirse, dünyanın da durumu netleşir. Bu eksende bu güçler arasında Üçüncü Dünya Savaşı devam ediyor.    Suriye’yi ele alırsak, Rusya rejimin güçlendirilmesi temelinde mücadele ediyor. Bunun üzerinden meşruiyetini sağlamaya çalışıyor. Onun için Türkiye’nin desteklediği bütün gruplara karşı savaşarak, onları getirip İdlib’e sıkıştırdılar. Türkiye ile geliştirdikleri ittifak ve politikalarla ABD üzerinde etkinlik kurmak ta onların yaptıkları arasında bulunuyor. Bunların hepsi var. Rusya biraz erken sonuç elde etmek istiyor.    ABD başta olmak üzere Fransa, Almanya, İngiltere ve bazı Arap güçleri ise, DAİŞ’e karşı yapılan savaşın bittiğini belirtip, İran’ın Suriye’den çıkmasını istiyor. Stratejilerini ve politikalarını bunun üzerine kurmuşlar. ABD’nin Suriye’deki varlığı İsrail, Suudi Arabistan ve Avrupa ülkelerine güç veriyor. İran’a karşı mücadele için zemin hazırlıyorlar. ABD’nin Suriye’de geliştirmek istediği siyasi bir süreç de var. İran ve Türkiye’nin varlığı, bu sürecin önünde engelleyici rol oynuyor. Suriye sahasına gelen bütün güçler, eninde sonunda bir gün gidecek. Ama siyasi bir çözümün gelişebilmesi için bu iki gücün Suriye sahasından bir an önce çıkması gerekiyor. Askeri güçlerini Suriye topraklarında bulunduran İran ve Türkiye ise, ellerinden geldiğince çıkmamaya çalışacaklar. Bu da krizi daha da derinleştiriyor. Bu tür güçler, Suriye’de halkların iradesi üzerine tehlikeli ve sorunun daha da büyümesine neden oluyorlar. Bölge halklarının buna karşı ciddi bir mücadele vermesi gerekiyor. Özellikle Türkiye’nin işgalciliğine karşı.   Türkiye, Minbic’e dönük bir saldırıya girişebilir mi?   Türkiye tüm planını özgür ve demokratik bir gücün Suriye’nin geleceğinde yer almaması üzerine kurmuş durumda. Kürtlerin statü elde etmesini istemiyor. Türkiye’nin stratejisi bu.   ABD ve Türkiye’nin Minbic için bir anlaşması bulunuyor. Bu doğrultuda devriyelerin atılması ve diğer çalışmalar devam ediyor. ABD ve Fransa’nın güçlerinin bulunduğu bölgeye askeri olarak girmenin zorluk ve tehlikeleri var. Ancak Türkiye sadece Minbic için değil, Kuzey ve Doğu Suriye’nin diğer tüm kentlerine böyle yaklaşıyor. Türkiye’nin bu tehditleri devam edecek. Çünkü tüm planını özgür ve demokratik bir gücün Suriye’nin geleceğinde yer almaması üzerine kurmuş durumda. Kürtlerin statü elde etmesini istemiyor. Türkiye’nin stratejisi bu.   Minbic’e dönük hazırlığı yapılan operasyon konuşulurken İdlib krizi patlak verdi. İdlib’te neler oluyor?   Türkiye'nin kontrolünde bulunan İdlib’te ilginç gelişmeler yaşanıyor. El Nusra’dan devşirilen Heyet Tehrir El Şam (HTŞ), diğer grupları tasfiye etti. Şimdi HTŞ ve rejim karşı karşıya geldi. Rusya, İdlib konusunda ikna değil. Türkiye her ne kadar bu grupları çatıştırarak zaman kazanmak istese de oradaki son durum onu biraz aştı. Çünkü bu saatten sonra ya HTŞ’ye karşı kendisi de savaşacak ya da Rusya’nın onlara operasyon yapmasına göz yumacak.  Türkiye, seçimlere kadar bu bölgede bir savaş çıkmaması için elinden gelen her şeyi yapacak. Ancak bölgedeki dengeler o güne kadar dayanır mı o bilinmez. Rusya, ABD ve diğer güçlerin de içinde olmadığı bir gelişmeye girmekten kaçınacaktır. Ancak Türkiye’nin tüm kozalarını elinden alarak, ilerlediğimiz günlerde Türkiye’yi daha fazla sıkıştıracaktır.   Mevcut gelişmeler bundan sonra nasıl bir seyir izler?   Suriye sahası, bu yıl siyasi ve askeri gelişmelerin iç içe geçeceği bir yıl olacak. ABD’nin İran’a karşı mücadelesi, Rusya’nın İdlib’e yoğunlaşması, Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumu ve İran ile Türkiye’nin Suriye sahasındaki güçlerinin azaltılması, yine Türkiye’nin desteklediği grupların işgal ettiği yerlerin durumu başta olmak üzere birçok konuda gelişmeler öne çıkacak Bu denklem içerisinde Suriye halkları elbette ki uygun adımlarla kazanımlarına devam edecek. Çünkü bu bahar, halklarındır.   MA / Nazım Daştan