‘Hafıza Odası’ 100 yıllık belleği sorgulamaya çağırıyor

img

İSTANBUL - Sanatçı Ahmet Güneştekin’in “Hafıza Odası” adıyla Türkiye'nin 100 yıllık belleğini sorgulayan sergisi, sanatseverlerin beğenesini çekmeye devam ediyor. 

Ahmet Güneştekin'in Türkiye’nin 100 yıllık belleğini sorgulayan "Hafıza Odası" adlı sergisi, Pilevneli Gallery Mecidiyeköy'de sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. 6 Aralık’ta açılan sergi, 26 Ocak’a kadar açık kalacak. Güneştekin “Hafıza Odası” adını verdiği sergisinde dil ile düşünüş tarzları arasındaki bağlantıdan yola çıkarak, kimi şaşırtıcı özellikleriyle dile ve hatta düşüncelere dair neyin doğal olduğu sorusuna bambaşka pencereden bakmayı sağlayan video yerleştirmeleri yer alıyor. Sergide sanatçı, “Anılar ne işe yarar? Belleğimiz geçmişimizi nasıl yapılandırır? Bir nesneyi anımsatıcı, çağrıştıran yapan şey nedir? Nesneleri kavramlar üzerinde düşünmek, özdeşleşmek veya hatıraları somutlaştırmak için nasıl kullanırız? Geçmişin nasıl hatırlanacağına kim karar verir? Bellek politikaları nasıl oluşur?” gibi sorulara cevap arıyor. 
 
TARİHE YOLCULUK
 
Sergide “Bellek” adlı video çalışmasıyla sanatçı, metnin ötesindeki tarihi inceliyor ve belleğin sesle ilgili doğası üzerinde duruyor. Video geçmişin gerçek seslerinin zenginliğini yansıtırken, üzerlerinde, yaşanmış korkunç olayların tarihlerine atıfta bulunan başlıkların yer aldığı siyah beyaz görüntülerin döngüsü hem belleklerin sesini içeriyor hem de onları yankılıyor. 
 
‘TANRININ ARKA BAHÇESİ’
 
Sanatçı, “Tanrının Arka Bahçesi” adlı eseriyle Cennet Bahçesi'nin hikayesini, günah ve ölümün kökenlerini gösteren bir hikaye olarak değil, insanlığın kısa bir süre için erişe bildiği ama çabucak kaybettiği ölümsüzlük şansının hikayesi olarak yorumluyor. Cennet Bahçesi hikayesinin ana temaları iyilik, kötülük ve ölümsüzlük olarak yorumlanan eserde şu temaya dikkati çekiliyor: “Adem ve Havva Cennet ağacının meyvesini yedikleri için sonsuza dek yaşayacakları cennetten kovulurlar, ölümsüzlük şansını böylece kaybederler. Bu hikayenin ölümsüzlüğe duyulan özlem nedeniyle yazıldığı anlamına gelmiyor. Tam tersi hikayenin iddiası ölümlülüğün kabul edilmesidir.”
 
EVRENSEL BEYANNAMESİNE ELEŞTİRİ 
 
Sergide, “Tuval üzerine yağlı boya”, “Troya’da son gece” ve “Kutsal yüzleşme” olurken, “Troya’da son gece” adlı eserinde İlayda destanını farklı bir dille ele alan sanatçı, “Kutsal yüzleşme” eserinde ise üç simavi dini ele alıyor. 
 
Serginin en dikkati çeken “İnkar”, ”Hafıza serisi”, “Hafıza tepesi”, “Dil”, “Çürüme” ve “Yoktunuz” adlı eserler olurken, “İnkar” adlı videolu eser de, tahtaya sırayla H, K, V harfleri yazılıyor. Diğer ekrandan eş zamanlı olarak harfler okunuyor. Tahtadaki her harf, okunuşunun ardından başka biri tarafından siliniyor. Bunlar Türkçe alfabede olduğu için Bulgaristan'da yaşayan Türklere yasaklanan harflerdir. Ardından tahtaya sırayla X, W, Q harfleri yazılıyor. Diğer ekrandan eş zamanlı olarak harflerin okunuş sesi gelir. Yine tahtadaki her harf, okunduktan sonra siliniyor. Bunlar da Kürtçe alfabede olduğu için Türkiye'de yaşayan Kürtlere yasaklanan harfler olmasına işaret ediliyor. Öte yandan eserde İnsan Hakları Beyannamesi'nin dil hakları konusu çok az şey söylemesi ve sadece dil politikalarına yönelik minimum düzeyde kısıtlamalar getirmesine eleştiri getiriliyor. 
 
GEÇMİŞİN ACILARI HATIRLATILIYOR
 
Sergide “Hafıza Tepesi” adlı eserde binlerce ayakkabı bir araya getirilerek bir tepe oluşturulduğu görülürken, eserde ayakkabılarla oluşturulan nesneler birden çok yaşamı temsil ediyor. "Hafıza Tepesi" adı eserde, “Bir nesneyi çağrıştırıcı yapan şey nedir? İnsanların nesnelerle ilişkisi nedir? Nesneleri, kavramlar üzerinde düşünmek, özdeşleşmek veya anıları somutlaştırmak için nasıl kullanırız?” sorusunun yanıtı aranıyor. Sanatçı çalışmasında şu mesajı veriyor: “Birileri bu eşyaları seçmiş, sevmiş. Ancak, onların içindeki hayat artık ölü. Bu nesneleri bir sanat eserinde sergilemek, onlara dokunmak, hayat vermek, onlarla oynamak tüm çalışmalarının başlangıcında bir çeşit travma vardır.”
 
TOPLUMSAL ÇÜREMEYE FARKLI BİR BAKIŞ…
 
Serginin “Dil” adlı videolu eserinde ise uzunca bir zandır Kürtçe ve diğer etnik diller üzerindeki baskıyı ele alıyor. Videoda kara bir tahta üzerine “W.X.Q”  harfleri yazıldıktan sonra kamçı ile bu harflerin üzerine vurularak harfler siliniyor ancak hemen akabinde yeniden tahtaya bu harfler yazılıyor ve belirginleştiriliyor. 
 
Serginin en dikkati çeken ve en etkileyici eserleri arasında olan “Çürüme” adlı eser. Yan yana dizilmiş yüzlerce tabut üzerlerine çeşitli harfler ve numaralar yazılıdır. Sanatçı toplumda yaşanan acılar, katliamlar ve büyük yıkımları anlattığı bu eserinde aynı zaman da tolumda gelişen çürümeye de işaret ediyor. 
 
MA / Erdoğan Alayumat