Sessizlik Zinciri’ni yıkan kadınlar gördükleri işkenceleri anlattı 2024-01-13 17:00:16   AMED - İsrail Cezaevi’nde iken “elektrikli” işkenceye maruz kaldığını dile getiren Kifah Afifi, “Bir davamız vardı. Onun için direniyorduk” dedi.    TJA’nın konferansında konuşan kadınlar, yaşadıkları işkenceleri anlattı. Kadınlar bunlara karşı kadın örgütlülüğüne ve mücadelesine dikkat çekti. Özgür Kadın Hareketi’nin (Tevgera Jinên Azad-TJA), "Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpuslar Etrafındaki Duvarları Yıkmak" başlığıyla düzenlediği ve uluslararası alandan katılımcıların yer aldığı konferans “Siyasi kadın mahpus deneyim ve mücadeleleri” başlıklı ikinci oturumla sürdü.    YAŞADIĞI İŞKENCELERİ ANLATTI   Kifah Afifi, İsrail’de esir alındığında yaşadığı vahşeti anlattı. İşkencenin bütün çeşidine maruz kaldıklarının altını çizen Afifi, “Ben keşke vücudumu açıp size gösterebilseydim. Bana elektrikten şok uygulayarak, iç organlarıma zarar verdiler, organlarım çalışmayacak bir duruma geldi maalesef” diye konuştu. Afifi’nin konuşması “Jin Jiyan Azadi” sloganlarıyla desteklendi.    Tutsaklık dönemlerinde her şeye hazır olduklarını söyleyen Afifi, İsrail cezaevlerinde “elektrikli” işkence uygulandığını belirtti. Elektrik verilmesi ardından soğuk suyla da işkence yapıldığını anlatan Afifi, “Dünyada böyle bir işkence nerede var? Tüm dünya bu işkenceyi duysun. Açıp kapanan sandalyeler vardı bizi oraya koyalardı ve kalk derlerdi ellerin arkadan gözlerin bağlı ve bu durum içerisinde git onu su doldur ve yere at diyorlardı. Böyle bir işkence türü başka yerde olmamıştır. Bir kadın vardı 80 yaşında köpek gibi zıplatıyorlardı. 3 aylık çocuğu olan bir bebeğe tecavüz etmişlerdi. Bir kadının maruz kalabileceği başka işkence duydunuz mu? Bunlar bize uygulandı. Köpeklere işaret verdiklerinde köpekler bize saldırıyorlardı. O hapishanede ölebilirdim. O soğukta orada kıyafetlerimizi bile giyemiyorduk. Buzlu su üzerimize atıyorlardı ve vücudumuzda kan akıyordu” sözleriyle yaşadığı vahşet uygulamalarını anlattı.    ‘DAVAMIZA İNANCIMIZLA DİRENDİK’   “Biz davamız olduğunu biliyorduk, iman ettiğimiz, güvendiğimiz bir vatanımız, bir davamız vardı. Onun için direniyorduk” diyen Afifi, “Ne yaparlarsa yapsınlar saldırı, tecavüz bize ne yaparlarsa yapılsın devletimizden mahrum olmuştuk, devletinden mahrum olan her şeyden mahrum demekti” diye konuştu.    İsrail ve dünyadaki tüm zalimlerin bu işkencelerle isimlerini ve davalarını unutturmak istediklerini belirten Afifi, “Ama biz davasına inanan insanlarız. Bizim hayalimiz duruşumuz vardı. Biz bunlara karşı tek vücut olarak dik durabiliriz. Kürt dayanışma birliğine selam söylüyorum. Gazze’deki çocuklarımıza, kadınlarımıza, tutsak esirlerimize teşekkür ediyorum” diyerek, konuşmasını sonlandırdı.    ‘İRAN’DA 5 BİN İNSAN 1 HAFTADA İDAM EDİLDİ’   Ghanbar Pour Bashkendi ise İran’da siyasal İslamın yaşattıklarına değindi. İran’daki cezaevlerinde işkenceye maruz kaldığını belirten Bashkendi, İran’da zorla namaz kıldırıldığını söyledi.  5 bin insanın 1 hafta içinde idam edildiğini söyleyen Bashkendi, yetkililerin denetime geldiği esnada cezaevlerinin iyi yerler olduğunun söylendiğini belirtti. Bashkendi, daha sonrasında İran’da işkence ile yapılan gözaltıların videolarını izletti.    Bashkendi, İran’da tutsaklara ilaçların verilmediğini, taleplerin kabul edilmediğini belirtti.    ‘SİYASİ TUTSAKLARA AYNI HAKLARA SAHİP DEĞİL’   Ardından konuşan Katalanlı Itziar Martinez, cezaevi koşullarının direniş esaslarına geçişine işaret ederek, özgürlük hareketlerinin ortak işkencelere maruz kaldığını söyledi. Baskıcı rejimlerin yasadışı olan ve meşru olmayan yöntemlere başvurduğunu dile getiren Martinez, “Biz özellikle yönetim talep ediyoruz. Bir ülkenin devletinin kurulması için bu önemlidir” diye konuştu. Özellikle İspanyolların barış sürecine değinen Martinez, “3 defa başarısızlığa uğrayan barış görüşmeleri var. Bunun sonuçları da halka açıklanmadı. Bazen onların bırakılmaması bile barış sürecine engel olabiliyor. Buna baktığımızda tutsakların çoğu cezaevlerinde 20 yıldan daha fazladır kalıyorlar. Bu durumun adaletle ilgisi yok” diye konuştu.     CEZAEVİNDEKİ İZOLASYON VE BASKI   Cezaevindeki yalnızlaşma politikalarına değinen Martinez, bu durumun farklı bir izolasyon ve işkence durumu olduğunu ifade etti. Martinez, “Cezaevleri sistemlerin ateşten bir parçasıdır. Kadınlar siyasi tutsaklar olarak da bu süreçlerden geçiyorlar. Tutuklandıktan sonra siz cinsel olarak başka şeylere maruz kalırsınız. Siyasi tutsak olunca bir cezaevinin içinde aynı haklara sahip olmama problemleri karşımıza çıkıyor” diye konuştu.    Martinez, “Umarım barış ve adalette hep birlikte rol oynayabiliriz” dedi.    ‘KADINLAR DAHA ÖZGÜR ZİHİNLE SAHNEYE ÇIKIYOR’   Oturumda Federe Kurdistan deneyimlerini anlatan Mihreban Ali, Irak’taki Kürtlerin bir asırdan fazla süredir ikinci sınıf insan olduğunu söyledi. Sürekli baskı tehdidi altında ve yok etme biçimleriyle karşı karşıya kaldıklarını söyleyen Mihreban, hapis cezasının amacının farklı görüşlerdeki insanları kontrol etmek ve baskılamak için kullanıldığını aktardı. Mihreban, “Gözetim, baskın, insan kaçırma, tutuklama, gözaltı, hapsedilme, ortadan kaybedilme, işkence veya zehirleme yoluyla öldürme, saldırılar ve sürgün, vurulma, infaz ve sınır dışı edilme rejime karşı olan herkesin kaderiydi” dedi.    Mihreban, binlerce kişinin Enfal Katliamı ile katledildiğini hatırlattı. Irak'ın ardı ardına yönetilmesi sırasında, rejimler boyunca hapis sürecinde hem kadınlara hem erkeklere 100'den fazla işkence türünün uygulandığını belirten Mihreban, “Fiziksel ve zihinsel işkencenin yanı sıra cinsel işkencenin, gelecekte kadının hayatına zihinsel parçalanmalar gibi daha ağır bir etkileri vardır” diye konuştu.   Kürt halkının bir asırdır sürekli olarak silahlı mücadele ve diplomasi yoluyla insan haklarını tesis etmeye çalıştığını söyleyen Mihreban, ekledi: “Neyse ki kadınlar artık daha özgür bir zihinle siyaset sahnesine çıkıyor ve biz haklarımızı her zamankinden daha güvenle savunuyoruz ve toplumun bize saygı göstermesini talep ediyoruz. İnsanlık için barışın sağlanması, birbirimizi kabul edebilmemiz, farklı görüşlere saygı duyabilmemiz umuduyla, insan haklarına evet, haysiyete evet diyorum.”   Konferans, “Siyasi yargılamalarda ulusal-uluslararası hukuk” başlığındaki oturumla devam ediyor.