Eril şiddete karşı var olmanın adı ve gerçeği 2022-03-08 09:00:54 İZMİR - Özsavunmanın, şiddetin tüm biçimine karşı bireyin ve toplumun öz saygı çabası olduğunu belirten eğitmen Büşra Yeşilbaş, bu mücadeleyi “suç” olarak gösteren eril sisteme karşı tek yolun birlikte mücadele ve örgütlenme olduğunu söyledi.  Dayatılan toplumsal rollerle savaşan kadınlar, her türlü gerici erkek şiddetini reddederek, her daim bir karşı koyuş sergiledi. Bu karşı koyuş son yıllarda gündeme gelse de özsavunma tarih boyunca şiddete karşı mücadelenin esası olarak süre geldi. Ancak günümüzde birçok kadın, hayatta kalmak için kendisine şiddet uygulayan erkeklere karşı özsavunma hakkını kullandığında ceza alıyor, meşru müdafaa hakkı bu kadınlar için kabul görmüyor.    Nevin Yıldırım, Fikriye Özbek, Nimet Akgün, Aylin Işık, Yasemin Çakal, Gülşen Bilgi, Name Öztürk, Elif Katar, Çilem Doğan, Havva Zor, Gurbet Çetinkaya, Semra Özeta, Şerife Demir, Melek İpek… Bu kadınlar da özsavunma hakkını kullandı ancak bu hakları gözetilmediği için kimisi hala cezaevinde, kimisinin dosyası Yargıtay’da kimisi bu nedenle müebbet hapse mahkum edildi.    ÖZSAVUNMA NEDİR?    Fiziksel savunma tekniklerinden ziyade şiddete karşı bir mücadele yöntemi olan özsavunma, kadının kendisini bedenen ve ruhen korumasıdır. Geliştirilen bilinç ve iradeyle kendini ve toplumu, savunma, korumadır. Sosyal ve siyasal mekanizmaları içerir. Devletin kullandığı zor kavramlarını taklit etmek yerine güç aldığı bir arada yaşam değerlerini korumadır. Öz gücü, kolektif bir örgütlenmeyi tarifler. Kadınların kendilerini zarar görmekten koruma haklarını ve ehliyetlerini de harekete geçirir. Yasal açıdan özsavunma (meşru müdafaa), yaşamınız acil tehlike altındayken, bir başka kişiye zarar verme veya o kişi üzerinde ölümcül güç kullanma hakkını ifade eder.   YASADA KARŞILIĞI    Özsavunma, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 25’inci maddesinde (Meşru savunma ve zorunluluk hali) şöyle tanımlanır: "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."   Yine TCK’nin 27’inci maddesinde de, “Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez” hükmü bulunur. Ancak yasada da bulunan özsavunma hakkı fiilen işletilmiyor.   Mor Dayanışma’nın özsavunma atölyelerinde eğitim veren Büşra Yeşilbaş ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla konuştuk.    ÖZSAVUNMANIN ÇEŞİTLERİ   Şiddetin her biçimine karşı duruş sergileyen ve son verilmesine imkan sağlayan tüm araç, yöntem ve yaklaşımların özsavunma olduğunu vurgulayan Yeşilbaş, aynı zamanda özsavunmanın bir başkaldırı olduğunu söyledi. Feminist bilincin yansıması ve tepkilerinden biri olan özsavunmanın toplumsal cinsiyet rollerine bağlı egemen tüm fikriyata karşı etkin bir mücadele olduğuna dikkat çeken Yeşilbaş, "Bu savunma biçimi salt fiziksel olmaktan öte, bireyin ve toplumun öz saygı çabası olarak değerlendirilebilir. Kişinin karşılaştığı şiddet karşısında verdiği hukuki mücadele veya aldığı psikolojik destek de aslında bir özsavunmadır.  Sokakta, otobüste, maruz kaldığımız tacize karşı çığlık atmak bile bir özsavunmadır. Yine son dönemlerde sanal medya hesaplarında yapılan teşhirler de özsavunmanın çeşitlerinden biridir" diye belirtti.     TARİHSEL BİR MÜCADELE   Kadınların yüzyıllardan beri ataerki sisteme karşı mücadele ederek, özsavunma içerisinde olduğunu dile getiren Yeşilbaş, "Hayatta kalabilmek için özsavunmanın tüm mekanizmalarını yaşamsallaştırmaya çalışıyoruz. Türkiye'de Nevin Yıldırım ile birlikte özsavunma konuşulur oldu. Özsavunmanın hayatımızdaki yeri ve öneminin nasıl olması gerektiğini bize gösterdi. Özsavunma denildiği zaman akıllara direkt şiddet biçimleri geliyor. Silahlı bir savunma olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bu doğru bir tanımlama değil. Özsavunma sadece şiddete karşı kendini korumakta değil, yaşamını bütünüyle savunabilmekten geçer. Kadınların tarihten gelen deneyimlerden çıkarımlar yaparak, hayatta kalmak adına başvurduğu yaşamsal bir refleksin pratiğe yansıyan halidir. Aklımıza doğrudan ve yalnızca silahlı bir mücadele yöntemi, ya da dövüş sanatları gelmemelidir. Bu biçimler özsavunmanın sadece belirli yönleridir. Bu belirli yönler belirli koşullar altında ortaya çıkabilir. Zihinsel ve bedensel arasında bağ kurulması, bunun bireysel ve toplumsal eşiğe taşınması, sistematik bir değişim yaratabilmenin önünü açar. Şiddete karşı her türlü karşı çıkış meşru müdafaadır. Yüzyıllardır bizleri evlere şiddete ve ölüme hapseden bir sistem içerisindeyiz. Dolayısıyla özsavunma mücadelemizde tarihseldir. Yüzyıllardır kadınlar farklı biçimlerde özsavunmasını yapıyor" ifadelerini kullandı.    KOLEKTİF ÖRGÜTLENMEYİ TARİFLER   Kadınların çoğu zaman yaşadıkları şiddet türleri karşısında “bağıramamasının” erkek egemenliğinin bedenlerini ve öz güvenlerini sarıp boğduğunu belirten Yeşilbaş, "Buna karşı fiziksel sporlarla gücümüzü yeniden keşfetmemiz önemli. Şiddet, sokak ortasında, evde, kampüste veya iş yerinde aniden karşımıza çıktığında kendimizi savunabilmek için öncelikle bu savunmanın ne kadar meşru olduğunu, sonrasında da bunu gerçekleştirebilecek cesarete, güce ve tekniğe ihtiyacımız olduğunu unutmamalıyız. Bu yönde geliştirilmiş birçok savunma sanatı vardır. Örneğin Wen-Do (kadının yolu), tamamen kadınlar için geliştirilmiş bir dövüş sanatıdır. Bu anlamda özsavunma bireysel savunma eyleminin dışında, kolektif bir örgütlenmeyi tarifler. Kadınlar birbirini her düzeyde savunmalı, özgürlük ortamını yaratmalıdır. Bu da örgütlü bir kadın mücadelesinin gelişmesiyle mümkündür. Sonuç olarak, özsavunma sadece bireysel olarak kazanılması ya da örgütsüz bir biçimde uygulanması, içinde nefes alıp verdiğimiz toplumda bütünlüklü bir sonuç yaratamaz" dedi.    BİLİNÇLENME ATÖLYELERİ   Mor Dayanışma olarak yaklaşık 8 yıldır özsavunma atölyeleri düzenlediklerini aktaran Yeşilbaş, şöyle devam etti: "Atölyelerimizde sadece fiziki özsavunma değil, bilinçlendirme üzerinden de eğitimler veriyoruz. Şiddet türleri ve özsavunmanın önemini anlatıyoruz. Atölyeye ilk katılan kadınlar genellikle özsavunmayı fiziksel şiddet olarak tanımlıyordu. Ancak bilinçlendirme çalışmalarıyla kendilerini daha güvende, sokakta daha rahat hareket ettiklerini söylüyorlar. Özsavunmanın salt fiziki şiddet olmadığını öğreniyorlar. Kadınlar bilinçlenerek, güçlü hissettiklerinde her türlü şiddet, taciz tecavüze karşı çıkabildiklerini ifade ediyor. Hatta maruz kaldıkları birçok şiddet türünü atölyelerde fark ettiklerini dile getiriyorlar."    YAŞAMAK İÇİN ÖZSAVUNMA   Yargı sisteminin özsavunmada bulunan kadınlara yönelik tutumuna dikkat çeken Yeşilbaş, Türkiye'de kadınları cezalandıran, erkekleri ödüllendiren bir yargı sisteminin olduğunu, buna karşı tek yolun ise birlikte mücadele ve örgütlenme olduğunun altını çizdi. Yeşilbaş, "Bu yüzden hayatımıza, haklarımıza yönelen saldırılara karşı özsavunma pratikleri geliştirmeye ve güçlenmeye ihtiyacımız var. Özsavunmanın da bu anlamda bütün kadınlar için gerekli olduğunu düşünüyorum. Bizler her alanda hayatlarımıza ve haklarımıza sahip çıkmak için direnmeye, özsavunma atölyeleri ve dayanışma ağlarımızda yan yana gelerek, mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.   MA / Semra Turan