'Erkekler ne der' diye düşünmeden yazan gelenek 2022-03-06 09:15:00   DİYARBAKIR - "Erkekler ne der diye düşünmeden yazan" geleneğin ardılı olan kadın gazeteciler, çözümü de ortaya koyan habercilikle hem muhalif medyada hem de havuz medyada büyük değişim yarattıklarını belirtti.    Medyanın eril, cinsiyetçi, militarist ve ırkçı diline karşı "Erkekler ne der diye düşünmeden yazıyoruz" şiarıyla 8 Mart 2012 tarihinde yayın hayatına başlayan Jin Haber Ajansı'nın (JINHA) geleneği günümüzde çok sayıda kadın gazeteci tarafından sürdürülüyor. Dünyanda ilk kadın haber ajansı unvanını taşıyan ve tüm çalışanları kadınlardan oluşan JINHA, 2016’da çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı. 4 yıllık süreçte başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm "ötekilerin” sesi olan JINHA'nın kapatılması sonrası kadın gazeteciler mücadeleyi bırakmadı.    “Medyanın diline çuvaldız niyetine” şiarıyla yayın hayatına başlayan Gazete Şûjin ile yola devam edildi ancak Şûjin de 25 Ağustos 2017 tarihinde yayımlanan KHK’yle kapatıldı. Çıktıkları yolda emin adımlarla yürüyen kadın gazeteciler, bu kez 25 Eylül 2017’de birçok dilde yayın hayatına başlayan JinNews'le devam kararı aldı. Kadın gazetecilerin açtığı bu yol, ilerleyen zamanlarda daha da büyüdü. İlk kadın televizyon kanalı olan Jin TV ve “Dünden yarına kadınların sesi” olarak kendini tanımlayan Nû JINHA da sonrasında açılan bu yolun sürdürücüsü oldu.    Kapatılan JINHA’da çalışma yürüten ve şu an JinNews editörü Derya Ceylan ile kadın gazetecilerin örgütlendiği Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Ayşe Güney, 2012'ten günümüze yaşananları ve kadın gazetecilerin verdiği mücadeleyi anlattı.     JINHA'NIN YARATTIĞI GELENEK    "Erkek basın dilinin kadını hedef alması, erkek şiddetini meşrulaştırmasına karşı alternatif bir dil olma ihtiyacından" kaynaklı yayın hayatına başlayan JINHA'nın aynı zamanda kadın mücadelesinde de önemli bir yere sahip olduğunu söyleyen Ceylan, "Başta Kürt kadın mücadelesi olmak üzere Ortadoğu ve dünyadaki tüm kadın mücadelelerinde kadınların sesi olmaya çalıştı. Bu güç sayesinde örgütlendi ve eril medyaya karşı alternatif bir dil yarattı" dedi.    JINHA ve ardılı olan basının ana akım medyanın dilini kısmen, muhalif basının dilini ise tümden değiştirdiğine dikkat çeken Ceylan, yaratılan değişim ve dönüşümün kapatılmanın asıl nedeni olduğunu vurguladı. Ceylan, "Çünkü bedeni teşhir edilen kadının sesini duyurdu, eril zihniyete karşı mücadelesini sürdürdü. Tüm bunlardan ötürü sistem tarafından hedef alındı ve susturulmaya çalışıldı. Ama JINHA yine susmadı. Kadın mücadelesi bitmedi. Kapatıldığında ‘Erkek ne hüküm verir diye düşünmeden yazmaya devam edeceğiz’ diye açıklama yapıldı. Bunu Şujin ve JinNews’le devam ettirdi. Yine, 'Erkekler ne der' diye düşünmeden yazmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.    ÇÖZÜM GÜCÜ KORKUTTU    MKGP Sözcüsü ve aynı zamanda JinNews editörü Ayşe Güney, JINHA’nın "KCK" adı altında Kürt kadınlarının sesinin kısılmaya çalışıldığı bir dönemde kurulduğunu anımsattı. JINHA’nın kuruluşunda Kürt kadın mücadelesinin öncü rolüne değinen Güney, JINHA’nın sadece sorunları tespit etmediği aynı zamanda çözümü de ortaya koyduğunu dile getirdi. Güney, bu yüzden kadın gazeteciliğinde büyük bir gelişme seyri yakaladığına işaret ederek, "Bu açıdan hem gazeteci hem bir kadın hem de bir Kürt kadın olarak JINHA’nın yeri bizim açımızdan çok ayrı bir yerde duruyor. Kadın mücadelesinin bir taşıyıcısı rolü oynuyor. Çözüm gücü olduğu için erkek-devlet aklı tarafından hedef haline getirildi. Hedefteydi, çünkü erkeğin sözüne karşı kadının sözü; erkeğin savaş deneyimine karşı kadının barış deneyimini; erkeğin eşitsizlik ve kadını yok sayan diline karşı ‘hakkımız var’ söylemini taşıyordu. Bu yüzden erkek devlet için bir korkuydu. Toplumu değiştirip dönüştürme gücü çok yüksekti. Bugün ardılları hala bu güçten beslenerek, bunu sürdürmeye çalışıyor" deyi belirtti.    YAZILMAYAN HİKAYE: DİRENİŞ   JINHA’nın yarattığı deneyimde yer alan kadınların sonrasında yollarına Şujin ve JinNews’le devam ettiğini aktaran Güney, şunları söyledi: “JINHA, bugün hakikat yolculuğumuzda bize yol haritası oluyor. Kadınlar hem birbirine dokunabiliyor hem kendini tanıyabiliyor. Kadının yazılmayan tarihi, geçmişiyle buluşabiliyoruz. Bizim direniş halimiz hiç yazılmadı. Gazetelerin üçüncü sayfalarında kocaları tarafından katledilen ya da cinnet geçiren kocalarla anıldık, yazıldık. Babanın ‘namusu’ dava edip, öldürme haberlerinde yer aldık. Başarılarımız, kazanımlarımız, direnişlerimiz yer almadı. Oysa hem erkek-devlete karşı hem de erkek zihniyetine karşı büyük mücadeleler veriliyor. Bu mücadeleler asla yazılmadı. Kadınlar özgürlük tutkusundan, özgürlük mücadelesinden hiç vazgeçmedi."   KADIN HAREKETLERİNDEN BESLENDİ   JINHA'dan sonra kadın gazeteciliğinin ivme kazandığını anlatan Güney, feminist hareketlerin akademik ve entelektüel düzeyde gelişkin olduğu ülkelerde kadın haberciliği deneyimin ortaya çıkması ve bunun Kürt kadın hareketiyle şekil bulmasının rastlantı olmadığını söyledi. Bu coğrafyada gelişen toplumsallaşma üzerine kadınların büyük emekler verdiğini ifade eden Güney, "Kadınlar bu topraklarda doğup büyüdü. Aynı zamanda bu topraklarda kaybetti. O yüzden Ortadoğu, Mezopotamya kendi hakikatimizi kaybettiğimiz, aradığımız topraklardı. Bu yüzden JINHA’nın taşıdığımız mirasın bir sonucu olması bir tesadüf değildir. Bu topraklarda doğdu ama bütün kadın hareketlerinden beslendi” dedi.    AŞILAN ZORLUKLAR   Sahada karşılaştıkları sorunlara da değinen Güney, şöyle devam etti: "Erkek arkadaşların yaklaşımı, ‘fotoğraf makinanı, tripotunu taşıyayım, sana yardım edeyim, sen oraya çıkma düşersin, sen çekme ben çeker sana veririm’ şeklindeydi. Bu iyi niyetle yapılmış şeyler olsa bile, aslında bilinçaltında kadını bir güç görmemeyle alakalı bir durumdu. Haber kaynaklarımız ilk başlarda bize güvenmek yerine, erkek arkadaşlara haberleri vermeyi tercih ediyordu. Bir de kolluğun alanda, sahada erkek meslektaşlarımıza göre bize yaklaşımı çok sertti. Çünkü onlara göre evimizde oturmamız gerekiyordu. Evlenip çoluk çocuk sahibi olmamız gerekiyordu. Ama biz sokaktaydık. Bu da işlerine gelmiyordu. Çok önemli haberlere imza atmamızla birlikte, emeğimizle kabul gördük. Şimdi erkek muhabirden çok kadın muhabir tercih edilebiliyor. Artık bizi arayıp ‘Acaba şöyle bir şey yazsak yanlış yazmış olur muyuz?’ diye fikrimiz soruluyor. Verdiğimiz mücadeleyle havuz medyasının dili bile değişti. Derseniz samimiler mi? Değiller. Çünkü mecbur kaldılar.”