Avukat Kozan: Özsavunma eril yapıyı temelinden sarsıyor 2021-01-28 09:05:49 ANKARA - Kadının özsavunma kullanmasının devlete bağlı eril yargı sistemine tamamen zıt düştüğünü belirten avukat Çiğdem Kozan, “Kadının bu yönlü başkaldırışı, eril yapıyı temelinden sarsan bir unsurdur. Zira bir kadının; kendisine şiddet uygulayan erkeğe karşı başkaldırışı ve kendini savunması özünde bu sisteme karşı başkaldırıyı barındırır" dedi. Antalya’da Melek İpek, Ankara’da Nimet Akgün ve Mersin’de Alime Toprak, uğradıkları erkek şiddetinden korunmak için özsavunmaya başvurup hayatta kalan kadınlardan sadece üçü. Yıllardır gördükleri şiddetten hem kendilerini hem de çocuklarını korumak isteyen kadınlar, özsavunmada bulundukları için tutuklandı. Özsavunmada bulundukları için yargılanan kadınların sayısı da her geçen gün giderek artıyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Çiğdem Kozan’ın baktığı özsavunma dosyası da bunlardan biri. Evli olduğu erkeğin şiddetine karşı özsavunmada bulunan kadın, 1 yıl 2 aydır yaralama suçundan tutuksuz yargılanıyor. Kozan, Asliye Ceza Mahkemesi’nin söz konusu davada özsavunmayı “kasten öldürmeye teşebbüs” olarak tanımlayıp, Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiğini belirtti.    DOSYA FARKLI BOYUTA GETİRİLDİ   Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan avukat Kozan, yaptığı tüm itirazların reddedildiğini belirterek, dosyaya dair şunları anlattı: “Müvekkilimin özsavunma kapsamında olan, kendisini korumak için gerçekleştirdiği eylemi, erkeğin yıllardır uyguladığı sistematik şiddetten daha ağır bir eylem gibi görülüyor. Mahkeme hakimi, söz konusu kadın ise kendisinin dahi inanmadığı bir suçlamayla dosyayı farklı bir konuma yerleştiriyor. Yargı pratiğindeki erillik tam da buralarda daha da keskin beliriyor. Karşı tarafın tutarsız iddiaları ile dosyamız farklı bir boyuta getirilmiş durumda. Bu aşamadan sonra ACM'de daha zorlu bir yargılamanın bizi beklediği de çok açık.”   ÇÜRÜŞÜM YARGI SİSTEMİ   Takip ettiği özsavunma dosyasında karşılaştığı sıkıntıları sıralayan Kozan, “Eril yargı sürekli olarak önümüze yeni bir duvar örüyor. Öncelikle şiddete uğrayan ve ölümle karşı karşıya kalan ve özsavunma kullanan müvekkilim ne yazık ki sanık sıfatıyla yer alıyor. Bunun, yargı eliyle, kadına ‘kendini savunamazsın, yaşamını savunamazsın, yaşadığın şiddete boyun eğmek zorundasın, yoksa seni yargılar ceza veririm’ demekten başka bir anlamı yoktur. Bu dahi kadınlar söz konusu olduğunda yargı sisteminin çürümüşlüğünü ortaya koyuyor. Dosyada sanık olan erkek sanık değilmiş gibi bir tutum ile ilerliyor yargılama” diye ifade etti.    MEŞRU MÜDAFAA   Özsavunmanın mevcut hukuk sisteminde karşılığının meşru müdafaa olduğunun altını çizen Kozan, şunları söyledi: “Özsavunma, insanın en temel içgüdülerine dayanmaktadır. Kaldı ki Ceza Kanununda meşru müdafaada sınırın aşılmasının mazur görülebilecek heyecan, korku vs. ile aşılması halinde de ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Ancak bu maddeler sanki kullanılmamak için düzenlenmiş gibi gündeme getirilmiyor. Hele ki kendisini savunan bir kadınsa asla.”   Özsavunmada bulunan kadınların tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu dile getiren  Kozan, “Meşru müdafaa bir cezasızlık sebebidir. Kadınlar öz savunma kullanınca cezalandırma yoluna gidilmesi yargıdaki erilliği açıkça ortaya koyduğu gibi, kadınlara da yaşamını dahi savunmaması gerektiği mesajı veriliyor. Erkeklerin yargılanmalarında rutin bir hal almış olan haksız tahrik indirimleri, iyi hal indirimleri kadınlara uygulanmıyor. Yani bu sistemde; kadını öldüren bir erkek, tecavüze karşı öz savunma kullanan kadından daha makbul” diye konuştu.     ÖRSELENMİŞ KADIN SENDROMU   Kadınların süregelen bir şiddete maruz kalmaları durumunda özsavunma kullandıklarını ifade eden Kozan, “Sistematik olarak her türlü şiddete maruz kalan kadının durumunun örselenmiş kadın sendromu bağlamında değerlendirmek gerekir. Bu konuyu hukuk zemininde tartışmalıyız. Örselenmiş kadın sendromu. Bu teoriyi psikolog Walker ortaya koydu. Örselenmiş kadın sendromunu iki unsurla açıklanıyor; şiddet döngüsü ve öğrenilmiş çaresizlik. Teoriye göre, kadının maruz kaldığı uzun süreli şiddet döngüsü zamanla öğrenilmiş çaresizliğe dönüşür ve artık şiddet kadının hayatının bir parçası olmaya başlar. Yaşadığımız toplumda şahsi gözlemlerim ve kanaatime göre bu sendrom çokça yaygın. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir araştırmaya göre psikiyatri kliniğine başvuran 80 kadından 74'ünde örselenmiş kadın sendromu olduğu tespit edilmiş” diye belirtti.   SİSTEME BAŞKALDIRI   Kadının özsavunma kullanmasının devlete bağlı eril yargı sistemine tamamen zıt düştüğünü belirten Kozan, “Kadının bu yönlü başkaldırışı, eril yapıyı temelinden sarsan bir unsurdur. Zira bir kadının; kendisine şiddet uygulayan erkeğe karşı başkaldırışı ve kendini savunması özünde bu sisteme karşı başkaldırıyı barındırır. Bu eril tahakküme başkaldıran bir kadın, aslında oluşturdukları sistemin tüm dengesini bozuyor. Tabiri caizse oluşturdukları eril sistemin temeline dinamit koyuyor. Bunun karşısında ise kadının kendi yaşamı söz konusu iken, erkek tahakkümü altında kalması isteniyor. Mevcut durumda bu eril yapının gittikçe güçlendirilmek istendiği bir devlet politikası ile de karşı karşıyayız. Hükümet tarafından her geçen gün kadınlara karşı saldırı içeren yeni bir söylem geliştiriliyor” ifadelerini kullandı.   Takip ettiği kadın cinayeti davasında erkeğin bilindik "aldatılıyordum" savunması yaptığını söyleyen Kozan, ancak dosyaya bakıldığında sistematik şiddet gören ve öğrenilmiş çaresizlikle sessiz kalan bir kadın görüldüğünü söyledi.    ‘HER BİREY KENDİNİ SAVUNUR’   Özsavunmanın yeni olmadığını vurgulayan Kozan, “Her birey maruz kaldığı şiddet karşısında kendisini savunur. Özsavunma ile tepki veren kadınlar için, Ceza Kanunun meşru müdafaa hükümleri açıkça uygulanmalıdır. Erkek egemen sisteme, kendisine uygulanan her türlü şiddete ve hükümetin kadınlara saldırılarına karşı kadının kendi yaşamını savunacağını güçlü bir şekilde ortaya koymalıyız. Özsavunma haktır ve direnen kadınlar kazanacak. Kadın direnişi ve mücadelesi bu eril sistemi yıkacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.   MA / Zemo Ağgöz