TMMOB: Kentsel dönüşümde kentin sahipleri yok sayılıyor

img

DİYARBAKIR - TMMOB Amed İKK, "kentsel dönüşüm" adı altında yapılan yıkımla kentin asıl sahiplerinin yok sayıldığını belirterek, insanlar göç ettirilmeden ve borçlandırılmadan da çalışmaların yapılabileceğini vurguladı.  

 
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Amed İl Koordinasyon Kurulu (İKK), kentte devam eden "kentsel dönüşüm" çalışmalarına dair yazılı açıklama yaptı. TMMOB'a bağlı Şehir Plancıları Odası'nın "mesleğin ve meslektaşların hak ve çıkarlarını korumak, şehir planları ve uygulamalarının, planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun yapılmasını denetlemek, bu konudaki eksiklikleri, yanlışlıkları ortadan kaldırmak için gerekli çalışmaları yapmak" gibi sorumluluklarının olduğu kaydedildi. 
 
RİSKLİ ALAN 'GÜVENLİK' KILIFI
 
1980 sonrasında köy boşaltmaları ve zorunlu göçlerle kentlere yoğun bir göç süreci başladığı, göçlerle birlikte de gecekondulaşma, bölgesel eşitsizlikler, kente uyum ve kentsel sistem gibi sorunlar ortaya çıktığı belirtilen açıklamada, "Bu süreçten sonra hızlı bir şekilde büyüyen Diyarbakır’da da benzer sorunlar yaşamaktadır. Devletin bu sorunları çözmeye yönelik geliştirdiği politik yaklaşımların mesleğe etkisi de çeşitli imar afları ve kentsel dönüşüme ilişkin anayasal düzenlemeler olmuştur" denildi. AKP'nin 2018 yılında "imar barışı" olarak adlandırılan imar affı uygulamasını yürürlüğe koyduğu anımsatılan açıklamada, "Bugün Diyarbakır da bir çok mahalle 'güvenlik' gerekçesi ile riskli alan ilan edildi ve birçok yapı sahibi o dönem yürürlükte olan ve bir kentsel dönüşüme kadar geçerliliği olan imar affından faydalandı. Hak sahiplerinin mülkiyet sorunu çözülmeden başlatılan bu kentsel dönüşüm projeleri kentin asıl sahiplerini yerlerinden edip mağdur edecektir" ifadelerine yer verildi.
 
SORULAR
 
Açıklamada, ruhsatsız yapılaşmanın önünü açan ve kaçak yapılara göz yuman yetkililere, "Madem burada yaşan yaşayan vatandaşlar işgalci neden elektrik ve vergi tahsilatı yapıldı?, Madem yapılar kaçaktı ve yıkılması gerekiyordu neden af çıkartarak oturmalarına izin verildi?" soruları yöneltildi. Devletin bölge insanının yaşam koşullarını iyileştirmeden yaptığı uygulamalarla barınma hakkını sekteye uğrattığının kaydedildiği açıklamada, devamla şu ifadelere yer verildi: 
 
KENTİN SAHİPLERİ
 
"Son süreçte bölgede uygulanmak istenen kentsel dönüşüm projeleri planlama disiplini yönünden parçacıldır ve bütünlükten uzak yapılan planlardır. Kentin asıl sahiplerinin -bölgede yıllardır yaşayan halkın- kültürünü, sosyal dokusunu ve yaşam alışkanlıklarını yok sayan bir planlama anlayışı bu halka reva görülemez. Öte yandan bu projelerde mesleğimizin ve imar uygulamalarının bağlı olduğu imar kanununa aykırılıklar bulunmaktadır. Yaratılmak istenilen rant alanlarıyla bölgede yaşayan halkı yerinden ederek görece daha yüksek gelir gruplarına hitap eden, yer yer yoğunluk artışları öngören, kentli için bölgede tanımlanması zorunlu olan kamusal alanlardan ya mahrum edilerek ya da bu alanların büyüklüklerinin küçültülerek daha fazla imar alanı yaratmak dışında hiçbir kaygı güdülmeyen bu planlama anlayışının hukuken bir karşılığı yoktur. 
 
YIK-YAP MANTIĞI
 
Güvenlik gerekçesiyle dokusu değiştirilmek istenilen yaşam alanlarında bölge halkı için hiçbir ekonomik gelecek tasarlanmazken yık-yap mantığıyla alanların rehabilite edildiği iddiasının gerçekliği yoktur. Sosyo-ekonomik bakımdan dezavantajlı olan grupları kentte kaderine terk etmek sorunları çözmediği gibi derinleştirir. Bölge halkını yerinden etmeden kentsel dönüşüm projeleri yapmak pek mümkündür. Ancak kar amacı gütmeden bölge halkı için sosyal konut projeleri kentsel dönüşüm alanında yapılabilir ve o bölgede yaşayan insanlar için kendi alışkanlıklarına ve geçinme biçimlerine uygun ekonomik işlevler kazandırılabilir. Doğalında gerçekleşecek bu yapı hem fiziksel hem sosyal açıdan kentli için daha yaşanılabilir hale gelecektir.
 
NASIL BİR DÖNÜŞÜM?
 
Ancak bu süreçte devlet ve TOKİ eliyle özel sektöre sermaye birikim kanalları açan bu dönüşüm sürecinin, düşük gelirli kesim açısından çoğunlukla ekonomik ve sosyal ağların kaybedilmesi ve daha güvencesiz yaşam pratiklerine maruz bırakıldığı görülmektedir. Uygulanmak istenen kentsel dönüşüm modeli her koşulda bankaya borçlanmayı zorunlu hale getirmekte ve ödeme güçlüğü yaşayanlar açısından ciddi bir yoksullaşmaya ve mülksüzleşme sürecine yol açmaktadır.
 
Günümüz kentsel dönüşüm projeleri konusunda gerek afet riski ve güvenlik kaygısı gerekse rant beklentisi üzerinden bir anlaşmanın oluştuğunu görebilmekteyiz. Tam da bu noktada kentsel dönüşüm nasıl ve kimin için yapılmalı üzerinden biz meslek odaları olarak süreçleri takip etmekteyiz. Diyarbakır’ın tarihi-coğrafi birikimleri ve sosyal çevresiyle uyumlu, değer üreten ve bu değeri adil bölüştüren, demokratik ve katılımcı bir kentsel dönüşüm sürecinin yaşanmasının mümkün olduğunu biliyoruz. 
 
Meslek odalarımızın kentsel dönüşüm uygulamalarındaki temel görüşü vatandaşın göç ettirilmeden ve borçlandırılmadan yapılarak yıllardır yaşadığı alanlarda kültürel ve sosyal dokusunu yaşam alışkanlıklarıyla devam ettirmesidir. İstenirse gayet uygulanabilecek bir yöntemdir. Mücadelemizin temeline halkı koyup kentsel dönüşüme sorgulayıcı bakmamızın sebebi, daha sürdürülebilir yöntemlerle yapılabileceğindendir. Mücadelemiz mesleki değerleri ve vatandaşı esas alarak devam edecektir."