Özdağ: Kar hırsı dizginlenmeden Kovid-19’un ilacı olamaz

img

VAN - Koronavirüs gibi doğal yaşamı, çevreyi ve insan sağlığını tehdit eden her gelişmenin, kapitalizmin aşırı kar hırsı ve küreselleşmenin sonucu olduğunu dile getiren Ekoloji Birliği'nden Mehmet Özdağ, kar hırsı dizginlenmeden Kovid-19’un ilacının olmayacağını söyledi. 

Koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle dünyada milyonlara insan evlere kapanmak zorunda kaldı, binlercesi de parçası olduğu doğaya döndü. Yaşanan durumu değerlendiren Ekoloji Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) Sözcüsü Mehmet Özdağ, dünyayı etkisi altına alan virüs gibi doğal yaşamı, çevreyi ve insan sağlığını tehdit eden her gelişmenin, kapitalizmin aşırı kar hırsı ve küreselleşmenin birer sonucu olduğunu hatırlattı. Özdağ, “Bu hırs dizginlenmeden Covid-19 iklim krizinin ilacı olamaz” diye vurguladı. 
 
DOĞAYA DÖNÜLÜYOR
 
Büyük kentlerde yaşamanın maliyetinin çok yüksek olduğunu ifade eden Özdağ, ücretli çalışanların yüzde 60’ının asgari ücretli olduğunu, bunların yarısının ya asgari ücretin biraz altında ya da biraz üstünde maaşlarla geçinmeye çalıştıklarına dikkati çekti. İnsanların hayatta kalabilmek için doğaya dönmek zorunda kaldığına vurgu yapan Özdağ, “İnsanların güvencesiz ve örgütsüz çalışma koşulları nedeniyle, işverene karşı elleri kolları bağlı. Dolayısıyla yaşam maliyetlerini düşürmek, ekonomik anlamda da hayatta kalabilmek için insanlar doğaya dönüyorlar. Covid-19’a karşı dirençli olmak hayata tutunmak anlamına geliyor. Bunun yolu da temiz hava, temiz su, temiz toprak, temiz gıda. Birincisi zaman geçirecek en mantıklı ve en verimli uğraş toprakla, doğayla uğraşmak. Çünkü başka insanlarla yakın temasla sosyalleşme imkanı yok. Daha sonra mevsim şartları çok müsait. Ne çok soğuk ne çok sıcak ve doğanın en baştan çıkarıcı dönemleri. Bir de virüsün öldürücü etkisinden korunmak için bağışıklık sisteminin güçlenmesi istenci ister istemez herkesi temiz hava, temiz toprak ve temiz su bulabileceği ortamlara yöneltiyor” dedi. 
 
‘ÜST ÜSTE YAŞAMAYA MAHKUM EDİLDİK’ 
 
Büyük kentlerde salgının yayılma durumunun çok daha yüksek olduğunu belirten Özdağ, son 70 yıl içinde kentlerin arsa rantına teslim olunduğunu söyledi. İnsanların çarpık kentleşme ve çarpık yapılaşma ile üst üste yaşamaya mahkum edildiğini dile getiren Özdağ, “Hastalığın yayılma hızının düşmesi için aramızdaki mesafenin 2-3 metre olması gerekiyor. Bu kadar istiflenmiş bir şekilde yaşarken, bu fiziksel olarak, matematiksel olarak mümkün değil. Dolayısıyla hastalığın öldürücü etkisinden kaçış yolu olarak yeniden köylerimizi, kasabalarımızı hatırladık.
 
Yani aslında zorunlu bir dönüş diyelim, köyde evi, bağı bahçesi olanlar için kırsala dönmek en uygun seçenek oldu” diye konuştu. 
 
VİRÜS HERKESE BULAŞABİLİR AMA...
 
Koronavirüs salgınının, yayılma hızının sıra, sınıf, cinsiyet ve yaş farkı gözetmeksizin tüm topluma yayılabilme özelliğine işaret eden Özdağ, bu durumun hiç kimsenin güvende olmadığını gösterdiğini vurguladı. Özdağ, “Yani ne kadar zengin de olunursa, saraylarda da yaşansa, doğanın dengesi bir kez bozuldu mu tüm insanlık bundan etkileniyor. Koronavirüs salgını bunu bir kez daha bizlere gösterdi. Ama şurası da bir gerçek; bu virüs herkese bulaşabilir; ama en çok yoksulları öldürür. Bulaşmada sınıfsal ayrım yok; ama test ve tedavide maalesef adalet yok, ölüm hep bize düşüyor” diye ekledi. 
 
‘BU YIKIM DEVAM EDER’
 
İnsanların doğaya verdiği zararın, tercih edilen bir sistemin ve o sisteme ait politikaların bir sonucu olduğuna dikkat çeken Özdağ, “Yani örgütlü bir kötülükten bahsediyoruz. Kapitalizmden bahsediyoruz. Bilime inanan herkes bunu anladı anlamasına; ama kapitalist sistem değişmedikçe bu yıkım devam eder. Zaman zaman böyle salgın hastalık, doğal afet, aşırı iklim olayları ivme kaybeder; ama asla durmaz. İnsanlar bunu anlar da kapitalizm anlar mı? Anlayıp da nasıl bir sonuç çıkartır?” diye sordu. 
 
AŞIRI KAR HIRSININ SONUCU
 
Koronavirüs salgını nedeniyle dünyanın birçok ülkesinde uygulanan karantinanın, iklim üzerindeki etkilerine de değinen Özdağ, “Kovid-19 virüsünün dünya etrafında bir tur süresi 36 saat. Sağlık bilimcilerine ve sağlık sistemlerine zaman kazandırmak için salgının yayılma hızını düşürmek üzere din, mezhep, coğrafya, etnik köken, milliyet gözetmeksizin dünya genelinde seyahat kısıtlaması getirilmesi ve insanların evlere kapanması nedeniyle ulaşım kaynaklı emisyonlar en alt düzeye inmiş durumda. Dolayısıyla fosil kaynak tüketiminin azalmış olması da doğal olarak iklim krizi üzerindeki stresi azaltıyor. Bu iyi bir şey; ama ne kadar sürer? İklim krizini tetikleyen kapitalizmin kar hırsıdır. Bu hırs dizginlenmeden Kovid-19 iklim krizinin ilacı olamaz. Dolayısıyla gerek iklim krizi gerekse bugün korona, yarın başka bir virüs ya da nükleer felaket, doğal yaşamı, çevreyi ve insan sağlığını tehdit eden her gelişme kapitalizmin aşırı kar hırsının sonucu olan küreselleşmenin birer sonuçları” diye belirtti. 
 
TÜM ALANLARI VURDU
 
Koronavirüs salgının kitlesel yaşamların sürdüğü tüm alanları vurduğunu söyleyen Özdağ, bundan dolayı üreten ve tüketen insanların, sürecin dışına çıkınca çarkların yavaşladığını ya da durduğunun altını çizdi. Özdağ, “Kapitalizmin yaşam damarı tüketim. Kapitalizmin damarlarındaki yaşamsal kaynak da insandır. Bu salgın kitlesel yaşamların sürdüğü tüm alanları vurdu, fabrikaları, avmleri, lojistik zincirlerini, eğlence merkezlerini, ibadet merkezlerini tüm sosyal alanları vurdu. Kısacası fosil uygarlığının çarkları durma noktasına geldi. Bu da beraberinde daha az emisyon daha az kirlilik getiriyor. Ama bu kadar kısa sürede doğanın kendini yenilemesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Bu kısa süreli bir duraklama süreci. Çözüm kapitalizm yerine insan ve doğa odaklı, sömürüsüz bir düzen kurmaktan geçiyor” vurgusu yaptı. 
 
TARİHİN EN KÖTÜ DÖNEMİ
 
Salgının, bütün sağlık sisteminin özelleştiği, hastaların müşteri olarak görüldüğü, vergilerin şirketlere aktarıldığı bir düzenin sürdürülebilir olmadığını net bir şekilde ortaya koyduğunun altını çizen Özdağ, “Daha demokratik, şeffaf ve paylaşımcı bir yönetimin, kamusal bir anlayışın hakim olacağını beklemek de aşırı iyimserlik olur. Bunun için toplumun tüm kesimlerinin mücadele etmesi şart. Türkiye bu salgın sürecine ayrıştırıcı, ötekileştirici bir politika güden, aklı, bilimi kendi rejimi için tehlike gören bir yönetim anlayışı ile hazinenin talan edildiği tarihinin en kötü döneminde yakalandı” dedi. 
 
DOĞA OLAYLARI PANDEMİ
 
İklim krizinin doğrudan tetikleyeceği bir mikrobiyolojik salgın olasılığının şu anlık olmadığını söyleyen Özdağ, iklim krizinin insanların yaşam koşullarını kötüleştirdiğini, tarımsal faaliyetleri ve su kaynaklarını vurabileceğini dile getirdi. Özdağ, şöyle devam etti: “Dolayısıyla açlık, temiz suya erişememe, aşırı sıcak, aşırı yağışın tetikleyeceği felaketler pandemi boyutunda olabilir. Zaten dünyada açlık, temiz su kıtlığı sorunları nedeniyle yaşamı risk altında olan milyonlarca insan var.” 
 
MA / Özlem Yayan