Dersim’de ‘taşocağı kapatılsın’ kampanyası 2020-04-23 09:07:52   DERSİM - Dersim Örenönü Taibat Parkı’nın içindeki taşocağının kapatılması için başlatılan imza kampanyasının yürütücülerinden Deniz Bilgin, kimsenin doğa yıkımına ortak olmamasını isteyerek, “Ayıptır, günahtır, zulümdür, cinayettir” dedi.   Dersim Örenönü Tabiat Parkı içinde bulunan Milli köyü ile Dersim merkez arasında yaklaşık 15 yıldır, faaliyet yürüten taş ocağı, köyü çorağa çevirdi. Uydu görüntülerinden dahi çöle çevrilen alanın rahatlıkla görülebilen Milli köyü Kızılbaş inancının bir parçası olan 6 köyün ziyaretlerinin bulunduğu bir köy. Taş ocağının yanında şair Silo Qiz’in ve köy halkının değerlerinin mezarının olduğu Mezela Dewres (Derviş’in Mezarı), diğer tarafında ise Vile Jêlê ziyareti yer alması tepkileri daha artırıyor.   Erdal Güntaş’ın sahibi olduğu taş ocağına karşı daha önce de birçok platformda mücadele verildi. Ancak ne belediye ne şehrin milletvekilleri ne de şehirdeki kurumlar bu konuda yeterince duyarlı olmadı, destek sunmadı. Yine de gösterilen tepkiler üzerine taş ocağını işleten Müteahhit Güntaş, Aralık 2015 tarihinde tüm basına da yansıyan bir açıklama yaparak, taş ocağını kapatacağını söyledi. Fakat 5 yıl geçmesine rağmen taş ocağı kapatılmadı.   Taş ocağının kapatılmaması üzerine Milli köyü sakinleri, ocağın kapatılması için bir kez daha harekete geçerek imza kampanyası başlattı.    PARAYLA HERKESİ SUSTURDU   Kampanyanın yürütücülerinden Deniz Bilgin, taş ocağının açılmasına devlet kurumlarının müsaade ettiğini ve sonraki yıllarda belediyenin beton işletmesi izni verdiğini belirtti. Taş ocağı işletmecisinin, sanatçı, devlet kurumlarındaki bürokrat ve siyasi partilerin temsilcileriyle kurduğu ilişkiler ve yaptığı yardımlarla taş ocağının çalışmalarını sürdürdüğünü ve dokunulmaz kıldığına vurgu yapan Bilgin, 5 yıl önce işletmeci Erdal Güntaş’ın taş ocağını kapatacağını sözünü verdiğini hatırlatarak, “Taş ocağını kapatmamak için kampanyamızı boşa düşürmeye çalışıyor. O toprağın insanıysa, inanç ve kültür kırıntıları kalmışsa, o toprakları o şekilde yıkıma uğratmazdı. Köyümüzü, topraklarımızı korumak istediğimiz için hakarete maruz kaldık. Güntaş’ın twitter ve facebook üzerinden insanlara ulaşıp, mesajlarımızı paylaşmamalarını söylüyor, engellemeye çalışıyor. Kişiyi hedef alıyorsunuz deniliyor. İyi de taş ocağının sahibi belli, devletten mi kapatmasını isteyelim. Şu ana kadar sözlerimizde saygıyı korumaya çalıştık, ancak tahammül de bir yere kadar” diye konuştu.   DOĞAYI KAYBETMEK   Doğanın yıkımına karşı duyarlılığın genel olarak yetersiz olduğunu vurgulayan Bilgin, “Oysa kendi doğasını, köyünü, evini, suyunu, ağacını savunmak kadar haklı bir mücadele yoktur. Onlar olmazsa insan nedir ki! İşte koronavirüs de gösterdi ki doğayla uyumlu yaşayamazsak, onu ve hayvanlarını yıkıma uğratmaya devam edersek, başımıza bundan daha kötü felaketler gelecek. Zorunlu ihtiyaçlar insana, doğaya zarar vermeyecek yerlerden karşılanabilir. Kızılbaş, Alevi inancının temelinde doğaya saygı vardır. Çünkü onu bir can, canlı olarak görür. Kendisine verdiği nimetleri bilerek kutsar. Taşı, ağaç gövdelerini öper. O taşta, ağaçta, dağda paradan daha değerli belleğimiz, inancımız, kültürümüz var. Bize anne ve babalarımız ‘kızım, oğlum sen Alevisin’ demez. Biz inancı,  kültürü, yaşamdan, dağdan, taştan, ağaçtan öğreniriz. O nedenle belleğimizin, inancımızın, kültürümüzün yaşaması için doğamızı korumalıyız. Doğayı kaybetmek, çok şeyimizi kaybetmekle eşdeğerdir” ifadelerini kullandı.   BÜTÜN DEĞERLER KÖYDE   Taş ocağının kaldırılması için başlattıkları kampanyaya öncelikle bir metin altında başlattıklarını dile getiren Bilgin, köylülerinden yüzden fazla imza topladığını ifade etti. Fakat sorun yıllardır çözülmediği için kampanyayı sosyal medyaya da taşıdıklarını vurgulayan Bilgin, kampanyayı change.org sitesi üzerinden imzaya açtıklarını hatırlattı. 500 imza topladıklarının bilgisini paylaşan Bilgin, “Tabii mesela salt imza değil. Ondan fazla ziyaret ve evliyanın olduğu bir yer. Bizim inancımızda kutsal yerlerden ne ağaç kırılır ne de taş. Bu taş ocağının yeri, aşiretimizin Derviş’i Dewrese Miliz’ın mekânı, o Xızır ile musahiptir. Bu ziyaret aynı zamanda köyümüzün mezarlığı, orada ozanımız Silo Qiz yatıyor, sevdiklerimiz yatıyor. Ocağın taşları yuvarlanıp mezar taşlarımızı kırdı geçmişte. Meyveler tutmuyor, bostanlar tutmuyor. Sultan Paysa, Kures, Dewrese Dawud, Qalender Bava gibi çok sayıda ziyareti var, hepsinin de hikayesi var. Qere Heyder ziyareti de Düzgün Baba ile kardeştir. Köyümüzde hayat ağacı kültüne kadar gidecek kadar derin tarih izleri, inanç izleri vardır” şeklinde konuştu.   ‘AYIPTIR, GÜNAHTIR ZULÜMDÜR’    Bu nedenle öncelikle Alevi kurum ve kuruluşlarına, inanç insanlarına çağrıda bulunan Bilgin, şunları söyledi: “Doğayı savunanlara, hakikatten yana olanlara, siyasi partilere çağrı yapıyoruz, bu köyün yıkımına dur demeleri gerekiyor. Bu sadece o köylülerin sorunu değil. Bu yıkım orada yaşayan herkesin sorunu. Kimse doğa yıkıma ortak olmamalı. Seyidimiz Seyit Rıza’nın dediği gibi, ‘Ayıptır, günahtır, zulümdür, cinayettir.’ Güzel doğamızı, inanç topraklarımızı paraya kurban etmemeliyiz. Hakikatin yanında olanlar sermayenin değil doğanın ve yoksul insanın yanında olurlar. Yoksa gelecek nesiller tarafından lanetlenmekten kurtulamayacağız.”   MA / Ayşe Sürme